Sönmemiş ateşlerin kıblegahıdır umut.
Kiminde harı harlayan, kimine su serpen ikide tektir umut.
Dünyaya açılan aynadan sızan ışığa anlam vermektir umut.
Doğan güneşten batan güneşe kadar ayı izlemektir umut.
Savrulan takvimlere rakam ekleyip gün saymaktır umut.
İzlerden yol bulmak ve izlerler yol olmaktır umut.
Yağmur duasına şemsiyeyle gitmektir umut.
Üstüne cellat olmuşlara Filistin olmaktır umut.
Şehadetin şahitine Allah demektir umut.
Açılan ellerin yerde birleşmesidir umut.
Veyselce rıza-yı ilâhî’den sevgiliyi görmektir umut.
Rüzgârsız bir gemiye dalga olmaktır umut.
Bütünden bir parçayken bütünleşmektir umut.
Dünyayı ödeyemiyorken cennet istemektir umut.
Ölümle düğümlenen yüreklere ebed olmaktır umut.
Şifasız zihinlerin hastalık ruhlarına Lokman olmaktır umut.
Kibrin pençesinden kabire kaçmaktır umut.
Kuyudan sultan kısasında kendini bulmaktır umut.
Kendini kendinden sıyırıp kendi olmaktır umut.
Nasiplerin nasılına, nasıllarda nasip bulmaktır umut.
İkiye bölünen dünya da affımıza nişane: kavuşmaktır umut.
Dünyayla dinmeyen arzuların dünyadan taşmasıdır umut.
Asma köprünün incelmiş bir ipinden uçuruma tutunmaktır umut.
Sessizce yok oluşluğun o derin çığlığında ezeli varlığın ilmidir umut.
Bazen de zulme sağır olup Müslüman zannında olmaktır umut.
Velhasıl kelam şimdi lügate umut yazsak iki noktanın karşısına insan sayısınca sözcük dizmemiz gerek ve sınırlı sayıdaki kelimelerin sınırsız tarifleri tarif edemeyeceğini bilmemize rağmen yine de sözlüğe iki nokta koymaktır umut. Her cümlem son cümlem içindi Vesselam…