Menü

Allah’a Hamd O’nun Kutlu elçisi, yolumuzun yegane rehberi sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz’e salat ve selam olsun. O’nun yolundan giden ashâbına vekıyamete kadar yol­larını ashâbın yolu kılmaya çalışan tüm Müslümanlara da selam olsun.

Daha önce de değindiğimiz üzere Peygamber Efendimiz ümmetine İslam’ı öğretirken arada geçmiş kavimlerden kıssalar anlatırdı. Bunu yapmasındaki asıl gaye herkesin hissesine düşen payı alıp, o payın hayatını şekillendirmesiydi. O kıssalardan biri de şudur:

Hz. EbûHüreyre’in(radıyallahuanh)aktardığına göre Resûlullahaleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:

Üç[MAA1] kişi dışında hiç kimse beşikte iken konuşmamıştır. Bunlardan ilki Hz. İsa İbnu Meryem aleyhima’s-selam’dır.

İkincisi ise Cüreyc’dir.

Cüreyc, kendini ibâdete vermiş âbid bir kuldu. Bir mabede çekilmiş orada ibadetle meşguldü. Derken bir gün annesi, o namaz kılarken şöyle seslendi:

“Ey Cüreyc! Yanıma gel, seninle konuşacağım! Ben annenim.”

Cüreyc:

“Allahım! Annem ve namazım, hangisini tercih edeyim?” diye düşündü. Namazına devam etmeye karar verdi.

Annesi çağırmasını (her defasında üç kere olmak üzere) peşi sıra üç gün tekrarladı. Her defasında geldiğinde Cüreyc namazda olduğu için cevap alamayınca üçüncü günün sonunda:

“Allahım! Kötü kadınların yüzünü göstermedikçe canını alma!” diye bedduada bulundu.

Benî İsrail, aralarında Cüreyc ve onun ibadetini konuşuyorlardı. O diyarda güzelliğiyle herkesin dilinde olan zâniye bir kadın vardı.

“Dilerseniz ben onu fitneye atarım.” dedi. Gidip Cüreyc’eyanaştı. Ancak Cüreyc ona iltifat etmedi. Yüzüne bile bakmadı.

Kadın bir çobana gitti. Bu çoban Cüreyc’inmabedinin yanında barınak bulmuş birisiydi. Kadın onunla zina yaptı ve hâmile kaldı. Çocuğu doğurunca:

“Bu çocuk Cüreyc’ten!” dedi. Halk (öfkeyle) gelip Cüreyc’imabedinden çıkarıp mabedini yıktılar, (hakaretler ettiler), kendisini de dövmeye başladılar, (linç edeceklerdi). Cüreyc onlara:

-Derdiniz ne? diye sordu.

-Şu fahişe ile zina yaptın ve senden bir çocuk doğurdu! dediler.

-Çocuk nerede, (getirin bana?), dedi. Halk çocuğu ona getirdi.

Cüreyc:”Bırakın beni, namazımı kılayım!” dedi. Bıraktılar ve namazını kıldı. Namazı bitince çocuğun yanına gitti, karnını dürttü ve:

“Ey çocuk! Baban kim?” diye sordu.

Çocuk: “Falanca çoban!” dedi.

Bunun üzerine halk Cüreyc’e gelip onu öpüp okşadı ve: “Senin mabedini altından yapacağız!” dedi. Cüreyc ise:

“Hayır! Eskiden olduğu gibi kerpiçten yapın!” dedi. Onlar da yaptılar.

(Üçüncüsü): Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu. Oradan şahlanmış bir at üzerinde kılık kıyafeti güzel bir adam geçti. Onu gören kadın:

“Allah’ım! Şu oğlumu bunun gibi yap!” diye dua etti. Çocuk memeyi bırakarak adama doğru yönelip baktı ve:

“Allahım! Beni bunun gibi yapma!” diye dua etti. Sonra tekrar memesine dönüp emmeye devam etti.

EbûHüreyre der ki: “Ben Resûlullahaleyhissalâtuvesselâm’ı, şehadet parmağını ağzına koyup emmeye başlayarak, çocuğun emişini taklid ederken görür gibiyim.”

(Resûlullah anlatmaya devam etti:)[MAA2] [MAA3]

(Sonra annenin yanından) bir kalabalık geçti. Ellerinde bir câriye vardı. Onu dövüyorlar ve:

“(Seni zâni seni!) Zina yaparsın, hırsızlık yaparsın ha!” diyorlardı. Câriye ise:

“Allah bana yeter, o ne güzel vekildir!” diyordu. Çocuğun annesi:

“Allahım! Çocuğumu bunun gibi yapma!” dedi. Çocuk yine emmeyi bıraktı, câriyeye baktı ve:

“Allahım! Beni bunun gibi yap!” dedi. İşte burada anne-evlat karşılıklı konuşmaya başladılar: Anne dedi ki:

“Boğazı tıkanasıca! Kıyafeti güzel bir adam geçti. Ben: ‘Allahım! Oğlumu bunun gibi yap.” dedim. Sen: ‘Allahım! Beni bunun gibi yapma!’ dedin. Yanımızdan câriyeyi döverek, zina ve hırsızlık yaptığını söyleyerek geçenler oldu. Ben: ‘Allahım! Oğlumu bunun gibi yapma” dedim. sen ise: ‘Allahım! Beni bunun gibi yap!’ dedin.”

Oğlu şu cevabı verdi:

“Güzel kıyafetli bir adam geçti. Sen: ‘Allahım! Oğlumu bunun gibi yap!’ dedin, ben ise: ‘Allahım beni bunun gibi yapma!’ dedim. Yanımızdan bu câriyeyi geçirdiler. Onu hem dövüp hem de: ‘Zina ettin, hırsızlık ettin!’ diyorlardı. Sen: ‘Allahım! Oğlumu bunun gibi yapma!’ dedin. Ben ise: ‘Allahım! Beni bunun gibi yap!’ dedim. (Sebebini açıklayayım:) O atlı adam cebbâr zalimin biriydi. Ben de: ‘Allahım beni böyle yapma!’ dedim. ‘Zina ettin, hırsızlık ettin!’ dedikleri şu zavallı câriye ise ne zina yapmıştı, ne de çalmıştı! Ben de ‘Allahım! Beni bunun gibi yap!’ dedim.”[1]

Şunu biliyoruz ki bir çocukta gerçek konuşma (18-50 aylık) iken gerçekleşir. Ancak, mucizevi bir şekilde daha beşikte iken konuşanlar damevcuttur ve bunlardan üçünün anlatıldığı bu kıssa da gerçekten ibretlik bir kıssadır. Peki bu kıssadan ne dersler çıkarabiliriz bunu hep beraber görelim.

İlk önce Cenab-ı Hakk’ın her şeye kadir olduğunu ve bir işe “Ol!” dediği zaman onun olduğunu müşahede ederiz ki kıssada da bunun örneklerinigörmekteyiz.

Kıssa da üç kişiden bahsedildiği için biz de üçünü ayrı ayrı ele alıp kendimize düşen hisseyi hep beraber alalım.

Beşikte konuşanların ilki Meryemoğlu İsa’dır buyuruyor. Bu mucize Kur’an’ı Kerim’de Meryem Suresi 22-33. ayetler arasında anlatılmıştır. Hz. İsa’nın konuştuğu ayetler de şöyle geçmektedir: Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. ‘Biz, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?’ dediler. Çocuk şöyle dedi: ‘Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım; O, beni mübarek kıldı, yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.Beni anneme saygılı kıldı, beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.”[2]

Hemen ardından gelen ayet yani Meryem Suresi 34. ayette de Hz. İsa’nın قَوْلَ الْحَقِّ“Hak söz” olduğu belirtilmiştir.

İkinci olarak Benî İsrail’den takvası ile meşhur olan Cüreyc’e gelirsek… Onun kıssasından da şu hisseleri çıkarırız:

Kişi anne babasına her dem hürmet etmeli ve onların kendisine yaptığı dua veya bedduaların gerçekleşeceğini asla unutmamalıdır ve farz namaz dışında anne ya da babası nafile namazlarda kendisini çağırdığında onlara cevap vermelidir. Çünkü anne ve babaya itaat onlara iyi davranma, nafile namazdan daha üstündür.Nitekim bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.”[3]

Cüreyc de annesinin çağrısına cevap vermediğinden annesinin kendisine yaptığı beddua tutmuş, ama iftiraya uğradığından dolayı beşikteki çocuğun konuşma mucizesi ile haklı olduğu ortaya çıkmıştır.

Üçüncü kişiye gelirsek o da insanların vurup sövdüğü cariye gibi olmak isteyen çocuktur. Buradan da şu hisseleri heybemize alabiliriz. Çocuklarımıza rol model gösterdiğimiz zaman o kişilerin şan,şeref ve şöhretlerine takılmamalıyız ve insanlar hakkında yorum yapıp onlara bir şey isnat ettiğimiz zaman bunun doğru olup olmadığını iyice araştırıp ona göre bir hükme varmalı, hüsn-ü zannı hayatımızın esas prensiplerinden biri haline getirmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Nitekim beşikte olan çocukta insanların vurup sövdüğü kişiye iftira atıldığını aslında o kişinin suçsuz bir câriye olduğunu mucizevi bir şekilde beyan etmiştir.

Son olarak da şunu söyleyebiliriz: Genel olarak baktığımız zaman beşikte konuşma mucizesi hep bir iftira, özellikle zina iftirasından sonra gerçekleşmiştir ve bu kıssadanheybemize asıl olarak almamız gereken hisse ise dil ile işlenen bir cinayet olan iftiradan sakınmamız gerektiğidir. Nitekim bu konuda Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

“Yedi helak ediciden sakının!”

Sahabe: “Ya Resulullah! Bunlar nelerdir?” diye sordular.

Resulullah şöyle cevap verdi:

“Allah’a şirk koşmak, büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak ve zinadan uzak duran, hiçbir şeyden haberi olmayan mü’min kadınlara zina isnad etmektir.”[4]

Böyle bir günaha ortak olmaktan Allah’a sığınır ve Resûlullah’ın anlattığı kıssalardan heybelerimize daha fazla hikmet alabilmeyi Cenab-ı Allah’tan isteyip Müslümanlara karşı her dem hüsn-i zan besleyen bahtiyar kullardan olabilmeyi yine O’ndan niyaz ederiz.


[1]Buhârî, Enbiya, 50,Amil fi’s-Salât, 7; Müslim, Birr, 7-8.

[2] Meryem 19/29-33.

[3] Lokman 31/14.

[4]Buhârî, Hudûd, 54; Müslim, İman, 145.


[MAA1]Rivayetin aktarıldığı bölümü FARKLI BİR FONT ile gösterelim güzel olur. Sadece İtalic değil. İtalic gözü yoruyor.

[MAA2]

[MAA3]Bu kısımda normal FONT olsun arada Ebu Hüreyre’nin ek bilgisi yer aldığı için.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x