Uzat elini ey Ali! İnsanlığın en hayırlısının eline
Yürü Fatıma’nın evinden, Hatice’nin evine
Duy Muhammedü’l-Emin’in emniyet dağıtan nefesini
Öyle birini seçtim ki, Allah onu benim için seçmiştir diyen sesini
Bir pazartesi günü açılmış semanın kapıları
Cebrail getirmiş, dirilten mesajları
Salı günü kıyama durmuş, yeryüzünün iki şereflisi
Secdede onlara yetişmiş Ehl-i Beyt’in efendisi
Kâbe’nin avlusunda oturan bir yabancı
Gifar kabilesinden hakikati arayan bir avcı
Adı Ebû Zer, o; tek başına bir ümmet
Ali’nin daveti, Erkâm’ın evi ve arkasından gelen şehadet
Safa tepesinden yükselen nebevî bir seda
Lâ deyin, felaha erin diyen bir nida
Sessizliğe mahkûm etmemek için havaya kalkacak bir el
Bir ömür inmeyecek ve hep ben diyecek o el
Akabenin zorlu yollarından Yesrib’e uzanan davet
Bu davanın her mensubunun kaderidir hicret
Ali, Peygamber’in yatağına Lebbeyk deyip uzanacak
Hayatının en güzel uykusunu o gece yakalayacak
Medine’de medeniyetin temelleri atılacak
İhlas ve samimiyetle terler, taşlara kavuşacak
Evini, barkını terk edip gelen muhacirler
Destan üzerine destan yazacak kardeşler edinecekler
Her Mekkeli, bir Medinelinin kardeşi kılınıyor
İsimler söylenince yüzlerde sevinçler beliriyor
Boynu bükük, gözü yaşlı Ali, hani benim nasibim deyince
Sen benim dünya-ahiret kardeşimsin diyor Kutlu Nebi güzelce
Üç korkusuz aslan Bedr’in meydanına yürüyor
Adımları, naraları, düşmanın ödünü koparıyor
Kılıçlar kırılıyor o gün birer birer Ali’nin elinde
Küfrün önderleri yıkılıyor, her biri bir yerde
Bedr’in arkasından atılıyor Ehl-i Beyt’in temelleri
Ali, Fatıma’ya kavuşuyor, Allah veriyor meyveleri
Hasan, Hüseyin, Muhassin, o evin erkek çocukları
Zeynep ve Ümmü Gülsüm kutlu hanenin kızları
Uhud günü talihsiz bir mızrak Hamza’yı deviriyor
O gün bir bir yiğitler, şehadet şerbetini yudumluyor
Ali gözyaşları içinde Peygamber’in huzurunda
Diyor ki; gelmeyecek mi bana, o güzel yüzlü sevda
Bekle ey Ali! O müjde sana da kavuşacak
Başından akan kanlar, sakalını boyayacak
Sevenler etrafında, dökerlerken gözyaşları
Göreyim o gün senin, göstereceğin sabrı
Hendek’de devirecek yiğidim, bin savaşçıya bedel Amr’ı
Hudeybiye’de silmeyecek, yoluna kurban olduğu adı
O Hayber’in hem Murtazası, hem Haydar-ı Kerrârı’dır
Harun Musa’ya ne ise o da Nebi’ye aynıdır
Efendimiz Refik-i Al’â’ya, ondan razı olarak gidecek
Altı ay geçmeden Fatıma da babasına yürüyecek
Asıl o zaman Ali, yetim olarak kalacak ortada
Yine de kuşanacağı elbise sabır olacak o anda
Halifeler dönemi Ali’nin imtihan sahası
Hakkı ile ödeyecek, vahdet onun şiarı
Ne zaman zorda kalsa Ebû Bekir, Ömer ve Osman
Derler ki: Yetiş Hasan’ın babası, yoksa sonumuz hüsran
Tarihler Ali’nin hilafet günleridir
Yol uzun, düşman hileli, dostlar cahildir
O, ilim şehrinin kapısı, zor zamanların ve zor işlerin adamı
Yine de istikamet, istikamet, istikamet onun feryadı…