Cennet, her Müslümanın nihaî ufku, gayesi ve umududur. Müslüman olsun olmasın herkes için cennet, mistik bir ahiret umududur, o ancak meleklerle iyilerin yurdudur. Cennet yüce bir yurt, sonsuz güzellikler diyarıdır. Onu hatırlatan her şeyi, kim olursa olsun yeryüzündeki tüm insanlar, gayri ihtiyari çok sever, ona meyleder, bağlanır. Cennetle bağlantılı olarak; güzel renkler, güzel ışıklar, güzel manzaralar, güzel kokular, güzel ses, güzel davranış olarak iyilik gelir hemen akıllara ve tüm bunlar, insanlığı her zaman kendisine çeker ve değer olarak adlandırılır. Çünkü kalp, güzele meyletmek üzere yaratılmıştır, akıl da iyiliği içkin olduğu için güzele değer verir. Güzel, kalbin hakikatidir… Kalbin sevinci, sürurudur…
Kalbin sevinci, yani cennetin yeryüzündeki yankısı olan şeyler hakkında düşünürken, sâliha kadın bahsine öncelik vermek zorundayız. Çünkü o günümüzde sadece kendi ailesinin değil, toplumumuzun da sağlam dayanağı halinde örnek bir rol modeldir. Günümüzdeki yoğun modern tempo altında sınırlandırılmış günlük yaşam, aile bağlarını giderek buharlaştırmakta hatta imha etmekte, insanların birbirine olan güvenini yok ederken, hedonizmin hilekâr nice daveti altındaki insanlar giderek nükleer bir yalnızlığa, bireyselliğe mahkûm edilmektedir… Yalnızlık asrımızın yüksek teknolojisiyle aşmadığı hatta çoğalttığı en ciddi meselelerdendir.
Hz. Peygamber Efendimiz (sas): “Kişinin sahip olduğu en kıymetli hazineyi size haber vereyim mi?” diye…