Hz. Âdem yüz sene hiç gülmeden yaşadı. Oğlu öldürülen ilk babaydı o. Oğlu katil olan ilk baba. İki büyük acıyı aynı anda yüklendi, çatırdadı omuzu. Bir avuç insan sığamamıştı koskoca dünyaya. Kıskançlık, Kâbil’in sınırlarını daraltmış, yaşayacağı bir yer bırakmamıştı kardeşi Hâbil’e. İblis, ilk intikamını oğullarını birbirine hasım ederek almıştı Hz. Âdem’den. İşte Kâbil, Hâbil’in boynundan tutup yere yatırmış fakat onu nasıl yok edeceğini bilmiyor. Ölüm nasıl bir şey, öldürmek nasıl bir şey! Henüz kan dökülmemiş dünyada. İblis o anı bekliyordu, “Onu öldürmek mi istiyorsun?” diye sordu dikilip karşısına. “Evet” derken neye evet dediğini bilmiyordu Kâbil. “O halde”dedi, İblis “Şu kayayı al ve ez başını!” Kâbil kayayı aldı, kardeşi ayaklarının dibinde. Aldı ve fırlattı başına doğru. Ne yapacağını bilmez bir halde taş kesilmişken annelerine koştu İblis; Hz. Havva’ya. “Ey Havva, Kâbil Hâbil’i öldürdü!” diye tısladı. “Ölüm de neymiş!” diye sesini yükseltti Hz. Havva, “Ölüm dediğin nedir!” İblis, “Artık ne yiyebilir ne içebilir o. Kımıldayamaz!” dedi. “Ölüm bu mu!” diye feryat etti Hz. Havva. Ölüm buydu: Altı kişilik bir dünyada beş kişi kalmak.Hz. Âdem ağlıyor. Yeryüzünde ilk defa bir ölüme ağlanıyor. Bir oğul ölümüne. Artık dünya kan dökülmemiş bir dünya değil. Ne ağaçlar eski ağaçlar, ne dağlar eski dağlar. Denizlerin de rengi değişti, toprağın da. Her şey o gün oldu. O gün kaybetti meyveler tatlarını.
Hz. Ali, Hz. Âdem’in ağzından o büyük acıyı şöyle dile getirdi şiirinde:
“Ülkeler değişti, içindekiler de
Çirkin ve değişik toprağın rengi
artık
Renkler değişti, tatlar da
Azaldı yüzlerdeki tebessüm ve
tatlılık
Hz. Âdem’e şöyle cevap verildi:
Hâbil de babası da birlikte
öldürüldü
Kesilmiş ölü gibi oldu dipdiri
adam.”
Kâbil kardeşinin ölüsünü ne yapacağını bilemedi. Birden yakıcı bir pişmanlık karıştı kanına. Onu ortada bırakmak istemedi. Fakat ne yapılabilirdi bir ölüye! “Sonra Allah kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek için, ona yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Yazıklar olsun bana, bu karga gibi olmaktan aciz kaldım da, kardeşimin ölüsünü örtemedim, dedi ve pişmanlık duyanlardan oldu.” (Maide, 5/31) Karga sesi güzelleşiyordu Kâbil’in sesi yanında. Leş kargası “insan” oluyordu, Kâbil leş kargası. İnsan kaybettiğinde insanlığını dağlardan çukurlara yuvarlanıyordu. Hz. Âdem’in, Kâbil’i kovarken cümlesi şuydu: “Git! Artık sen, hiçbir zaman korkutulmaktan kurtulamayacak, gördüğün hiçbir kimseden güvenlik ve esenlikte olmayacaksın!” Kâbil geride korkunç bir âdet bırakarak gitti Nevz Dağı’ndan bir kaya gibi yuvarlanıp. Bundan böyle yeryüzünde işlenen her cinayetten Kâbil’in hesabına bir pay yazılacaktı. Bir cinayet çığ gibi büyüyerek yeni maktulleri katacaktı içine.Bir kişiyi öldürmek bütün insanlığı öldürmekti. Nitekim Kâbil de kurtaramadıbu kaostan kendini. Hiçbirzaman güvenlikte olmadı. Sonunda âmâ bir oğlunun taşıyla ezilerek verdi canını. Aslında Hâbil, Kâbil’den güçlüydü. Dileseydi öldürülmeden önce öldürebilirdi kardeşini. Bu yüzden ona, “Beni öldürmek için elini bana uzatırsan; ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Muhakkak ki ben âlemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım,”( Mâide, (5/28) demişti. Ancak Allah’tan korkanların elindegüven içinde olabilirdi insanlık. Bu yüzden canını feda etmekte tereddüt etmedi bir an. Hani yüce Allah tarafından kabul edilen kurbanı var ya, kardeşini kıskançlıktan çıldırtan… İşte o kurbandı cennetten geçip Hz. İsmail’i kurtarmak için dünyaya yeniden dönen. O kurbandı Hz. İsmail’in boynundan uzaklaştıran bıçağı. İblis’ten rövanşı alan kurban o kurban! Mahşer gününde maktuller katillerden kanlarının bedellerini isterler. Zulümlerini ödeyebilecek kadar iyilikleri varsa maktullere verirler onu. Eğer katillerin iyilikleri borçlarını ödemeye yetmezse bu kez maktulün günahlarını da yüklenerek cehenneme yuvarlanırlar. İbn Cerir et-Taberî’nin tefsirinde naklettiği bir söz var Abdullah b. Amr’dan: “Erkeklerden cehennem ehlinin en azgını Hz. Âdem’in kardeş katili oğludur. Onun kardeşiniöldürdüğü günden beri yeryüzünde ne kadar kan dökülmüşse mutlaka ona bundan bir kötülük payı düşer. Çünkü o, öldürmeyi ilk kurallaştıran kimsedir . ”
Oluk oluk kan akıyor İslam topraklarında. İblis kahkahalarla dolaşıyor aramızda elleriyle taşları işaretederek. Kâbil’in haksız da olsa bir gerekçesi vardı öldürmek için kardeşini. Bir bebeği öldürmenin gerekçesi ne olabilir! Bir şair olarakşöyle bir hayal canlanıyor gözümde. Kâbil cehennemde yalvarıyor Allah’a: Bütün günahlar kabulüm. Ne olur bu bebek cinayetlerinden bir pay yükleme üstüme !