Menü

Huzaa kabilesine mensup olan Ümmü Ma’bed (r.anha), Mekke-Medine yolu üzerinde çölde göçebe halinde yaşayan bir hanım sahâbîdir. Hz. Peygamber (sas) hicret ederken onun çadırına uğramış; bu vesileyle Müslüman olmuştur. Allah Resûlü (sas),ÜmmüMa’bed’in (r.anha) çadırına uğradığında kendisi ve hicret arkadaşları için yiyecek istemiş; ama kıtlık nedeniyle orada hiçbir şey bulamamıştı. Bunun üzerine Allah Resûlü (sas) Peygamberî mucizelerinden birini göstererek ÜmmüMa’bed’i etkilemiş ve bu sayede ÜmmüMa’bed’i (r.anha) İslâm ile tanıştırmıştır.

Ümmü Ma’bed (r.anha) gördüğü mucize karşısında misafirlerinin normal insanlar olmadığını anlamış ve Hz. Peygamber’e (sas) daha güzel ikramlarda bulunmak istemiştir. Bu arada Hz. Peygamber’e (sas) dikkat kesilen Ümmü Ma’bed(r.anha) misafirleri gittikten sonra gördüklerini eşi Ebû Ma’bed’e (ra) anlatmıştır. Elimize ulaşan o rivayette Ümmü Ma’bed (r.anha) Hz. Peygamber’i (sas) şöyle tasvir ediyor:

HzPeygamber’in (sas) sözleri inci dizisi gibiydi.

Ümmü Ma’bed (r. anha), Efendimiz’in (sas) konuşmasını şöyle tasvir ediyor: “Konuşması pek tatlı, açık ve netti. Söylediği sözler ne anlaşılmayacak kadar yetersiz, ne de usandıracak kadar fazlaydı. Onun sözleri bir inci dizisi gibiydi. Sesi gür ve pek ahenkliydi. Salâtü selâm ona olsun.”[1]

Hz. Peygamber (sas) insanların en sevimlisiydi.

Peygamber Efendimiz’i (sas), en iyi anlatanlardan biri olan Ümmü Ma’bed (r. anha), ona dair şu ifadelerde bulunuyor: “Allah’ın Resûlü (sas), uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi; yakından bakıldığında ise en hoş ve en tatlısıydı.”[2]

Hz. Peygamber (sas) güzel bir yaratılışa sahip idi.

Ümmü Ma’bed (r. anha),şöyle buyuruyor: “Resûlullah (sas), aydın yüzlü ve güzel yaratılışı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Gözleri siyah, kirpikleri dolgun, güzel sesli nazik biriydi.”[3]

Hz. Peygamber’in (sas) güzel bir yüzü vardı.

Ümmü Ma’bed (r.anha) Efendimiz’in (sas) yüzünü şöyle tasvir ediyor: “Güzel yüzlü ve paylaşımcıydı. Kaşları çatık, ince ve uzun, saçları simsiyahtı. Boynu yüksek, sakalı sık idi.”[4]

Hz. Peygamber (sas) konuştuğu zaman herkes onu dinlerdi.

Ümmü Ma’bed(r. anha),Efendimiz (sas) hakkında şöyle buyuruyor: “Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; bir emir verdiği zaman da hemen buyruğunu yerine getirmeye acele ederlerdi.”[5]

Hz. Peygamber’in (sas)susması ve konuşması farklı haller içerirdi.

Ümmü Ma’bed (r. anha), Resûlullah’ın (sas) sustuğu ve konuştuğu anlara dikkat etmiş ve şunları söylemiştir: “Resûlullah’ın (sas) sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı (ağırbaşlı, halim), konuştuğu zaman da heybetliydi. [6]

Hz. Peygamber (sas) insanlar arasında en güzel gözükeniydi.

Ümmü Ma’bed (r. anha) şöyle buyurmuştur: “Hz. Peygamber (sas) üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı.[7]Sanki o bir fidan idi ki; iki fidan arasında bitmiş, parlaklığı ve yeşilliği onlara üstün gelmişti.”[8]

Hz. Peygamber (sas) orta boyluydu.

Ümmü Ma’bed (r. anha) şöyle buyuruyor: “Resûlullah (sas) orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi.”[9]

Hz. Peygamber’in (sas) konuşması ‘cevâmiu’l-kelim’di.

ÜmmüMa’bed (r. anha) Allah Resûlü’nün (sas) konuşması hakkında şunları söylemiştir: “Onun sözleri net, hak ile batılı birbirinden ayrılacak kadar açıktı. Konuşmaları ne acizlik sayılacak derecede az, ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu.”[10]

Hz. Peygamber (sas) kimseyi kınamazdı.

Ümmü Ma’bed (r. anha) Allah Resûlü’nün (sas) insanlarla olan ilişkisine binaen şunları söylemiştir: “Hz. Peygamber’in (sas) kendisi ekşi ve asık suratlı değil, güleçti. Kimseyi kınamaz ve azarlamazdı.”[11]

Hz. Peygamber (sas) mucizelere sahipti.

Hz. Peygamber (sas),Ümmü Ma’bed’in (r.anha) çadırına uğradığında ondan sütü olmayan bir keçi istedi. Allah Resûlü (sas) herkesin önünde keçiye dokunmasıyla birlikte hepsine yetecek ve artacak kadar süt çıkardı.[12]

ÜmmüMa’bed (r.anha) konuşmasını bitirdikten sonra eşi EbûMa’bed (ra), anlatılan kişinin bir peygamber olduğunu anlamıştır. Birkaç gün sonra ise Medine’ye doğru yol almışlardır.

Resûl-i Zişan’ın uğradığı bu hane ise her zaman onun bereketinden faydalanmıştır. Öyle ki Hz. Ömer (ra) zamanında büyük bir kıtlık olmuş; bu kıtlıktan etkilenmeyen tek hane Ümmü Ma’bed’in (r.anha) hanesi olmuştur.

Hz. Ömer(ra) döneminin sonlarına kadar yaşadığını bildiğimiz Ümmü Ma’bed’in (r.anha) vefat tarihi tam olarak bilinmemektedir.

Rabbim ondan ve onun gibi Resûlullah’ı anlatanlardan razı olsun.


[1] Kadı Iyaz, Şifa-i Şerif Şerhi, (çev. Mehmet Yaşar Kandemir), I-III, Tahlil Yayınları, İstanbul 2018, I, 196.

[2] Kadı Iyaz, I, 170.

[3]Beyhakî, Delâilu’n-Nübüvve, I-VII, Beyrut 1985, I, 279.

[4]İbnSa’d, Tabakât, I-XI, Siyer Yayınları, İstanbul 2014, I, 218.

[5]Beyhakî, I, 279.

[6]İbnSa’d, I,218.

[7]İbnSa’d,I, 218.

[8]Beyhakî, I, 279.

[9]İbnSa’d, I, 218.

[10]İbnSa’d, I, 218.

[11]İbnSa’d, I, 218.

[12]İbnSa’d, X, 311.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x