Kıymetli Dostlar,
İnsanlık, hakikatten kopmanın bedelini ağır bir çürüme süreciyle ödüyor. Anlamın yerini çıkarın, merhametin yerini menfaatin aldığı bir çağdayız. Fıtratın sesi bastırılıyor, vicdanın haykırışı duymazdan geliniyor. Emanet bilinciyle inşa edilmiş bütün değerler birer birer aşınıyor; şehirler, kurumlar, topluluklar ve bireyler gözümüzün önünde sessizce çözülüyor.
Bu sayımızda “Çürüme” temasını, bireyden topluma, dilden düşünceye, irfandan teknolojiye kadar uzanan geniş bir yelpazede ele aldık. Çünkü biliyoruz ki çürüme, sadece ahlâkî bir yozlaşmanın değil; aynı zamanda bir medeniyetin sönüşünün de habercisidir. Fertlerin iç dünyasında başlayan sarsıntılar, toplumun dokusunda derin yaralar açmakta, nihayetinde küresel ölçekte bir değer kaybına dönüşmektedir.
Bugün dünya, insanın fıtratına yabancılaştığı, aşkın olandan koparak sadece hazlara endeksli bir hayat kurduğu bir dönemden geçiyor. Adâletin yerini güç, hikmetin yerini çıkar, merhametin yerini bencillik alıyor. Küresel ölçekte güç odakları, teknolojiyi ve medyayı da kullanarak insanı kendi varlık gayesinden uzaklaştırıyor. Ne hazin ki, bu çürümenin en ağır bedelini de insanın en masumları, en savunmasızları ödüyor.
Bu karanlık tablo karşısında yılmamak, ümidi korumak, sözümüzü diri tutmak zorundayız. Zira iman; en zor zamanlarda dahi umudu kaybetmemek demektir. Siyer Dergisi olarak, bu sayıda siz kıymetli dostlarımıza çürümenin farklı yüzlerini göstererek, aynı zamanda dirilişin de mümkün olduğunu hatırlatmak istedik. Her yazı, bir yaranın teşhisi kadar, bir umudun da ifadesidir.
Unutmayalım: Çürüme bir sonuçtur; sebep ise fıtrattan ve vahiyden uzaklaşmaktır. Bu uzaklaşmanın tedavisi ise yeniden aslımıza dönmek, emanete sadakatle sahip çıkmaktır. Fıtratın sesiyle, hakikatin ışığıyla, ahlâkın sancağıyla yola çıkan her fert, insanlık için bir diriliş meşalesi yakacaktır.
Biz inanıyoruz ki, en karanlık devirlerde dahi, hakikatin nurundan mahrum kalmayanlar bir gün yeniden şafak söktürecektir.
Bu vesileyle, bu sayımıza kıymetli yazılarıyla katkı sunan Ahmet Mercan, Abdulaziz Tantik, Temel Hazıroğlu, Yusuf Ziya Keskin, Muhammed Emin Yıldırım, Bayram Çınar, Metin Akın, Necdet Subaşı, Abdulaziz Kıranşal, Mustafa Tekin, Kasım Küçükalp, Akif Emre (merhum), Recep Garip, Şevket Hüner, Sevda Dursun, Ayşe Aydoğdu, Mehmet Kaman, Sadi Özgül, Avni Çebi, Mikail Çolak, Abdulhamit Güler, Ferhat Ünalan ve genç kalemlerimiz Şura Tosun, Şule Beşinçi, Rumeysa Döğer Bozdoğan, Selcan Çakar’a gönülden teşekkür ediyoruz. Kalemleriyle hakikatin izini süren, sözüyle umudu yeşerten her dostumuza minnettarlığımızı ifade etmeyi bir borç biliyoruz.
Gayret bizden, tevfik Allah’tandır…
Selâm ve dua ile…