Menü
Mehmet Ferhat Ünalan
Mehmet Ferhat Ünalan
Müslüman Kimliğinde Umudun İnşası: Yeise Yer Yok
Temmuz 19, 2025
Yazarın Tüm Yazıları

İnsanlık tarihi boyunca en karanlık anların, en zor dönemlerin ve en karamsar zamanların bile içinden bir ışık gibi yükselen bir duygu vardır. Umut, belirsizlikler karşısında mücadeleyi sağlayan, insanı hayata bağlayan, değişimin mümkün olduğuna dair içten gelen sessiz bir inançtır. Yaşamak, direnmek ve başarmak için bir dayanaktır.

Umut, bireyin yaptıklarını anlamlandıran, onun didinmesini ve harekete geçmesini sürekli kılan temel bir dürtüdür (Navaro, 2014, 291). Psikologlara göre ise umut; “gelecekle ilgili bir amacı gerçekleştirirken sıfırdan fazla olan beklentilerdir” (Seber, 1991, 4). Yani umudun; hedefe ulaşma beklentisinin bir ögesi olduğu, duygu, istek ve beklenti gibi öğelerden oluştuğu, bireyin hedefe ulaşması için uygulamaya koyduğu planlarını başarabileceği öngörüsü olduğu söylenebilir.

Bireyin, çevresel, kişisel ve toplumsal olarak hayatın bazı zorluklarına dayanabilmesi için olumlu bir ruh haline ve inanca ihtiyacı olduğu hiç şüphesizdir. Din, bireyi yersizlik, umutsuzluk ve anlamsızlık gibi duygulardan kurtararak özgürleştirir. Nitekim maneviyat ve inanç, kişinin ruhsal olarak rahatlamasını sağlayarak hayata tutunmasını, bireyin kendisini güçlü hissetmesini sağlar. Bu nedenle bazı psikologlar derin bir inancın, umudun bileşeni olduğunu belirtirler (Frankl, 1997, 120). Yani umudun bir iman temeli olmalıdır ve umutta imanı desteklemelidir. (Fromm, 1995, 168). Bu anlamda umut, geleceğe ve hayata olan inançtır.

Hayatın zorlayıcı yönleri, insanı zaman zaman karamsarlığa ve çaresizliğe sürükleyebilir. Ancak zorluklar karşısında direnç gücü veren umut, İslâm inancında büyük bir öneme sahiptir. Kur’ân ve sünnet ışığında bakıldığında; umut hem bir inanç ilkesi hem de bir kulluk hali olarak müminin kalbinde yer bulur. Umut, insanın en değerli hazinelerinden biridir. Rabb’imiz, kendisine yönelen kullarına umut kapılarını her daim açık bırakmıştır. Bu sebeple bir Müslümanın hayatında umutsuzluğa asla yer yoktur.

Günahkâr bir kimsenin tövbe edip af dilemesinde, yakını veya değerli bir eşyası kaybolan kişinin bekleyişinde, derde duçar olmuş bir hastanın tedavi olmak istemesinde, peygamberlerin tebliğde bulunup kavimlerini doğru yola çağırmasında ve bunun gibi daha birçok durumda umut en önemli etkendir.

Kur’ân-ı Kerîm, insanları karşılaştıkları zorluklara ve engellere karşı cesaretlendirmek ve onlara ümit vermek için birçok peygamberin hayatından örnekler vermiştir. Peygamber Efendimiz’e (sas) peygamberlik görevi verilmesiyle beraber müşrikler kıskançlıklarından (ez-Zuhruf 43/31; Sad 38/6-8) dolayı Resûlullah’a (sas) kin ve öfke beslemişler (el-Hac 22/72), vahyedilen âyetlere karşı içlerinde büyük bir kibir ve gurur duymuşlardır (el-Lokman 31/7; ez-Zümer 39/59). Bundan dolayı Peygamber Efendimiz’i (sas) ve vahyolunan emirleri engellemek için çeşitli yollar denemişlerdir. Kimi zaman sihirbaz, mecnun ve yalancı gibi kötü lakaplar takmışlar (el-Hicr 15/6; Sad 38/4; el-Kalem 68/51), kimi zaman alay etmişler (Furkan 25/41; Enbiyâ 21/36; Sâffât 37/12), kimi zaman iftiralar atmışlardır (Furkan 25/4-5; Zariyat 51/8-9; Nûr, 24/11-20). Ama Hz. Peygamber (sas); ‘‘Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem.’’ sözleriyle büyük bir sabır ve azimle hayatı boyunca hedefinden vazgeçmemiş, bütün bu olumsuzluklara rağmen ümidini kesmemiş ve bütün bunları kendisine yapanlara karşı hep güzel davranışlar sergilemiştir. O (sas), Taif’te taşlandığında, yiyecek bir lokmanın bulunamadığı Boykot günlerinde, Bedir gibi ağır savaşların eşiğinde, Uhud’un zorlu meydanında, hicret yolculuğunda ve daha nice olaylarda ümmetine umut olmuş ve daima ümit aşılamıştır. Neticede tüm engellemelere rağmen İslâm’ın gür sedası çağlayıp bütün dünyaya yayılmış ve Hz. Peygamber (sas) hedefine ulaşmıştır.

Hz. Peygamber (sas) gibi bütün peygamberler de hedeflerini gerçekleştirmeye çalışırken birçok zorluklarla, engellerle karşılaşmışlardır. Hatta çoğu zaman bu zorluk ve engeller en yakınlarındaki kişilerden gelmiştir. Hz. Nûh, putperestliğe karşı çıkıp tevhidi yaymaya çalışırken kendisine inanmayan eşi ve çocukları olmuştur (el-Hud 11/42-43), ama Hz. Nûh yine de hedefine ulaşmış inşa ettiği gemisiyle inananları kurtarmıştır. Hz. Yûsuf kardeşleri tarafından kuyuya atılmış, köle olarak satılmış ama bütün bunlara rağmen Mısır’ın emiri olmuştur (el-Yûsuf 12/55-56). Hz. Lût ahlâksızlıkta hayvanlardan daha öteye geçmiş bir kavimle ne büyük bir çileye muhatap olmuş, kendi hanımı bile fâsıkların tarafında yer almıştır. Ancak Hz. Lût, Hz. İbrâhim’in tebliğini kabul etmiş (el-Ankebût 29/26), onunla birlikte bereketli ülkeye ulaştırılmış (el-Enbiyâ 21/71), diğer peygamberler gibi âlemlere üstün kılınmış (el-En‘âm 6/86), ona hüküm ve ilim verilmiş, sâlihlerden olmuş ve ilâhî rahmete kabul edilmişir (el-Enbiyâ 21/74-75).

Kur’ân-ı Kerîm’e ve hadislere bakıldığı zaman birçok âyette ve hadiste ümit temasının işlendiği, mümin kimselere her zaman ümit veren, bir çözüm yolunun olduğunu gösteren, onları ümitsizlik ve çaresizlikten meneden bir üslubun olduğu, Allah’ın rahmetine ve yardımına olan inancın canlı tutulmaya teşvik edildiği görülmektedir. Çünkü ümitsizlik insanı rehavete, gaflete ve tembelliğe götüren ve insanın hareket ve mücadele kabiliyetini yok eden psikolojik bir bozukluktur (Öztürk, Resul. “Kelami Açıdan Ümitsizlik (Yeis) ve İman-Amel İle ilişkisi”. Ekev Akademi Dergisi, 34, 43-56).

Allah (cc), Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyette müminlere ümitvar olmayı emreder. Ümitsizlik, şeytanın bir tuzağı olarak nitelendirilirken, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek büyük bir yanlış olarak bildirilir.

Zümer Suresi 53. âyette Allah Teâlâ (cc) şöyle buyurur; “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Bu âyet, İslâm’da umudun temelini oluşturur. Bir kul, ne kadar büyük günah işlemiş olursa olsun Allah’ın (cc) merhametinden ümit kesmemelidir. Tövbe kapısı her daim açıktır ve Allah’ın affediciliği sınırsızdır. Bu âyetle Rabb’imiz, kararan kalplere rahmetin kapısını gösterir ve affın daima mümkün olduğunu bildirir.

Aynı şekilde başka bir âyette de: “Şüphesiz ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/6) buyurulmaktadır. Bu âyet, en zorlu anların bile içinde bir kolaylık taşıdığını gösterir ve surenin içerisinde bu âyetin tekrar edilmesi umuda güçlü bir vurgu yapmaktadır. İmtihanla gelen zorluklar geçicidir, sabreden ve Allah’a sığınan kul için sonunda mutlaka bir çıkış yolu vardır.

“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yûsuf, 12/87). Bu âyet-i kerimeden de anlaşılıyor ki; umut imanın bir gereğidir. Mü’min, her durumda Allah’ın (cc) yardımının geleceğine inanmalı ve asla ye’se (ümitsizliğe) düşmemelidir.

Peygamber Efendimiz (sas) buyuruyor ki: “Eğer kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizde bir fidan varsa onu dikin.” (Müsned, 12491) Bu hadis-i şerif, Müslümanın hangi şart altında olursa olsun umudu ve üretkenliği terk etmemesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bir başka hadisinde Peygamber Efendimiz (sas): “Allah’a yemin ederim ki Allah Teâlâ kullarından birinin tövbesine, sizden birinizin çölde devesini bulmasına sevindiğinden daha çok sevinir.” (Buhari, “Tevhid”, 15) buyurmaktadır. Bu müjde, günahların insanı Allah’tan (cc) koparmaması gerektiğini ve her an dönüş kapısının açık olduğunu gösterir. Umut, kulun tövbeye, af dilemeye ve güzel bir geleceğe olan inancıdır.

Bir başka hadiste de: “Allah katında duanın kabul olacağına kesin inanarak dua edin. Bilin ki Allah, gaflet içinde ve umursamaz bir kalple yapılan duaları kabul etmez.” buyurulmaktadır. Bu hadis, Allah’a (cc) olan güvenin ve ümidin dualarımızın kabulünde ne kadar önemli olduğunu gösterir. Allah’ın (cc) rahmetini, lütfunu ve yardımını ummak, O’nun vaadine olan inancın bir yansımasıdır.

İslâm, umudu boş bir beklenti değil, sabır, dua ve tevekkül ile beslenen bir iman hali olarak tanımlar. Mümin bilir ki, Allah (cc) asla kullarını yalnız bırakmaz. Kur’ân’da geçen şu âyet de bunu pekiştirir: “Rabb’im bana yeter, O ne güzel vekildir!” (Âl-i İmrân, 3/173). Allah’a (cc) güvenen, ona dayanan ve O’na yönelen kişi, umutsuzluğa düşmez. Zorlukla karşılaştığında sabreder, sonucu Allah’a (cc) bırakır ve kalbindeki umudu yitirmez.

Umudunu yitirmemek, yol arkadaşlarımıza umut olmak, her birimiz için bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun gereğinin yerine getirildiği vesilelerden biri de Suffa İlim Meclisleridir. Zira bu meclisler toplumun ihya ve inşası için, örnek bir Müslüman yaşayışı için ve temsiliyet makamının hakkını verebilmek adına güzel bir örneklik teşkil eder. Umut, sabır, şükür, vefa, hayâ, tevekkül, isar, istikamet, kanaat, tevazu ve daha nice güzel hasletler bu meclislerin şiarıdır. O nedenle bu meclislerden tüm kardeşlerimize sesleniyoruz:

Ey Müslüman kardeşim,

Bugün dünyanın dört bir yanında zulüm, adaletsizlik, ekonomik sıkıntılar, manevi boşluklar ve yalnızlıklar insanları kuşatmış olabilir. Ancak sen bir Müslüman olarak taşıdığın inançla, içinde yanan umut ışığını söndürmemelisin.

• Zorluk anlarında Allah’ın (cc) kelamı kalbine huzur verecek, sana doğruyu gösterecektir. O nedenle her daim Kur’an’ı rehber edin.

• Bil ki, dualar Allah (cc) katında karşılıksız kalmaz. Vakti geldiğinde mutlaka karşılık bulur. O nedenle dua etmeyi hiç bırakma.

• Umut, Allah’a (cc) tam bir güvenle bağlanmayı gerektirir. “İşimi yaptım, gerisini Allah’a bıraktım” diyebilmek, kalbe huzur verir. O nedenle Allah’a (cc) güven, tevekkül et.

• Sana Allah’ı (cc), ahireti ve sabrı hatırlatan dostlar seni daima doğru yolda tutar. O nedenle iyi arkadaşlar edin.

• Ne yaşamış olursan ol, geri dönmek için hiçbir zaman geç değildir. O nedenle tövbe etmeyi unutma.

• Bir tebessüm, bir iyilik, bir yardım eli, belki de bir insanın hayata tutunmasına, umudun yeşermesine vesile olur. “Amellerin Allah’a en sevimli olanı, az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhari). O nedenle küçük büyük demeden iyilik yap.

Unutma, Allah’a (cc) kul olan kişi asla umutsuz değildir. Umut, Müslüman’ın kalbinde diri tuttuğu bir ışıktır. Bu ışık, karanlığın ortasında bile yol gösterir. Kur’ân’ın rahmet mesajları, Hz. Peygamber’in (sas) ümide çağıran sözleri ve İslâm’ın merhamet dolu bakışı bize gösteriyor ki: “Allah’ın rahmetinden ancak inkâr eden topluluk ümit keser.” (Yûsuf, 12/87)

Allah’a (cc) inanan hiçbir Müslüman, geleceğinden, hayatından, duasından ve Rabb’inden ümidini kesmemelidir. Her daim ümitvar olmalı, Kur’ân’ın ve Peygamberimiz’in (sas) rehberliğine sımsıkı sarılmalıyız. Çünkü Allah (cc), her şeyin sahibidir ve O’nun (cc) izni olmadan hiçbir yaprak kıpırdamaz.

Karanlık kuyulardan çıkmanın, yıkılan hayalleri yeniden inşa etmenin, gelecek güzel günlerin yolu bir umutla başlar. İnan hala geç değil. Umudunu asla yitirme…

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Umudu Filizlendirmek
Sinan Özyurt
Vahdetten Kesrete Lügatten Bir Kelime: Umut...
Özlem Duralı
Hissetmekten mi korkuyorum, yoksa unuttum mu?...
Mehmet Kaman
Dijital Teknolojinin Ahlâkı ve Toplumsal Çürüme Ü...
Sadi Özgül
Cami Mimarisinde Kaybettiğimiz Hikmetin Peşinde Ol...
Avni Çebi
RÖPÖRTAJLAR
“Gönüllere dokunan davet, umudun ete, kemiğe bürün...
Mustafa Karaca
“Hakikat algısının aşınmasıyla çürüyen insan ve ...
Ahmet Mercan
“Reform edilmesi gereken bir şey varsa o da modern...
Recep Şentürk
Öz eleştiri, varlığımızı geleceğe taşıma konusunda...
Temel Hazıroğlu
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Sinema, İnsanoğlunun En Eski Umut Taşıma Aracıdır...
Abdülhamit Güler
Değişemeyen mi çürür, çürümek mi değişimdir?...
Abdülhamit Güler
Sinema Sanat Olmasaydı, Çoktan Bitmişti......
Abdülhamit Güler
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Turks ve Caicos Adaları
Mikail Çolak
Bir Mabedler Şehridir Ankara
Mikail Çolak
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
İyiye Talib Olmayı Öğreten Ümmü Büceyd...
Rumeysa Döğer
Dost Saliha Olandır
Rumeysa Döğer
Ya Hanzala Münafık Olmuş Olsaydı?...
Rumeysa Döğer
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Abdülfettâh Ebû Gudde (1917–1997): Bir İlim ve Ahl...
Nazlı Çakar
Yahya İbrahim Hasan Sinvar: Filistin Davasının Bir...
Selcan Çakar
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x