Menü
Muhammed Ali Alioğlu
Muhammed Ali Alioğlu
Bir Ötekileştirme Hikayesi
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Malum olduğu üzere şeytan -cin cinsinden olan İblis- bir anlatıya göre “ilk kıyasçı” olarak bilinir. Bu şekilde anılmasının nedeni de A‘raf 7/12 ve Sâd 38/76’da geçen şu ifadeleridir: “Ben ondan (Adem’den) üstünüm/hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise topraktan/çamurdan yarattın.” Allah’ın emrine karşı gelirken İblis’in öne sürdüğü bu gerekçe/bahane ve bunları dile getirirken kullandığı kıyaslamanın ve onun altında yatan söylemi burada analiz etmeye çalışacağız. Yalnız burada ele alacağımız kıyas/kıyaslama, mantık ve fıkıh usulünün konusu olan bir hakikat veya hükmün ortaya çıkarılması için kullanılan akıl yürütme metodu olan kıyas değildir.

Evet, İblis bu kıyaslamayla varlık ve değer ilişkisindeki dengeyi altüst etmiş, değerler sıralamasında da büyük bir haksızlığa ve dolayısıyla ilk zulme imza atmıştır. İblis bir “değer yargısı” ifade eden “üstünlük” meselesini, Allah nezdinde ve hakikatte eşit ve mevcut olma durumları açısından bir farkları olmayan, felsefî tabirle ifade etmek gerekirse varlık ve yoklukları eşit olan “mümkün” iki varlığı, yani ateş ve toprağı birbiriyle kıyaslamakla esasen bir ötekileştirmenin ve yepyeni bir çatışmanın da fitilini ateşlemiş oldu.

Öncelikle meselenin daha iyi anlaşılması için “öteki” ile “ötekileştirme” arasındaki farkı da burada netleştirmemiz lazım. Esasen “öteki”nin tanımı “ben”in tanımına ve varlığına bağlıdır. Zaten ben olduğu için öteki vardır. Ben olmasaydı ötekinden söz etmemiz mümkün olmayacaktı.

Ben ve öteki, insanın varlık sahasındaki bilinçlenme, kendini tanıma ve yaşamdaki yerini anlamlandırma sürecinde kaçınılmaz olarak gerçekleştirdiği zihinsel ve duygusal bir eylemdir. Bu son derece doğal bir süreçtir. Bunun yadsınacak veya garipsenecek bir yönü yoktur. Zira sınırlı, sonlu ve sorunlu bir varlık olan insanın; herhangi bir ‘şey’i algılaması ancak o şeyin sınırlı insan kapasitesine indirgenmesi ile bir nevi sınırlandırılması ile mümkündür. Zihnimizde canlandırdığımız dış dünyanın gerçeklerine dair izlere “kavram” denmesinden hareketle, insanın bir şeyi anlaması onu kavramasına bağıdır. Kavrama ve anlamlandırma sürecinde insan öncelikle “şey”i, dış dünyadan soyutlaması ve sonrasında kendi zihin kapasitesine indirgemesi ve sınırlaması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir şey hakkındaki algısı ve bilgisi mümkün olabilmektedir. Duyduğumuz seslerin, kulakların algılayabileceği bir desibel seviyesinde/sınırında olması; gözün gördüklerinin belli bir renk aralıklarıyla sınırlı olması vs… yüzlerce örnek ortadadır. Kısacası insanın bir şeyi algılayabilmesi için onu kendi dünyasına indirgemesi, soyutlaması; dahası aynı ve benzer olan ile farklı olanı ayrıştırması gerekiyor. İşte bu ayrıştırma esasen ben ve ötekini otomatik olarak gündeme getirmektedir. Zaten ortada bir “ben” varsa muhakkak bir de “öteki” olmalı ki “ben”in tanımı ve özgün varlığı ortaya çıksın. Buradan hareketle insanın varlıkları sınıflaması, kategorilere ayırması; zihnî veya duygusal, rasyonel veya reel olan gibi pek çok ayırıcı, farklılaştırıcı kavramları gündemine alması hep bu “ben”in kendini görünür kılmasının kaçınılmaz sonuçlarıdır. İnsan bu işlemi zihnî boyutta yaptığı gibi gerçek/reel daha farklı ifadeyle görünür, dokunulur olan evrende de yapmaktadır. Bir bebek kendi benliğini fark ederken daha doğrusu algılamaya başlarken aynı zamanda çevresini de tanımaya/tanımlamaya başlar. Çevresindeki nesneler ile kendi ayırdına varmaya başlar. Böylece ben ve öteki ortaya çıkar.

Buraya kadar her şey doğal bir süreçte işlemektedir. Peki İblis’in kıyası ile bu ötekileştirmenin ilişkisine geri gelirsek ne çıkarırız biz bu mevzudan? Şöyle ki: İblis’in “Onu topraktan beni ateşten yarattın” söyleminde İblis kendini ve Hz. Âdem’i (as) yani ötekini önce nesnel olarak tanımlamıştır. Burada yanlış bir şey yok elbet. Burada bir ben ve öteki tanımları var ve gayet doğal. Sıkıntılı olan kısım ise bu ötekiyi tanımlarken kullandığı ve değer yargısının bir ifade biçimi olan “Ben ondan üstünüm/hayırlıyım…” ifadelerinin satır aralarında yatmasıdır. Bu kıyas ile artık ortada sadece ben ve öteki yoktur, “mutlak ben” ve “ötekileştirme” vardır. İblis, burada ontolojik çeşitlilik ve farklılığı, yaratılıştan gelen doğal hali, özünde olmamasına ve yaratıcının da öyle bir tanımı ve betimlemesi olmamasına rağmen, yeni bir söylem ve iddia ile bir ötekileştirme sürecini başlatmıştır. Yani “değer”ler kümesinin elemanlarını “eder”ler kümesine katmak ile âyetin ifadesiyle “kibirlenme ve böbürlenme” tavırlarıyla bir “ötekileştirme” söyleminin ve eyleminin başlatıcısı..

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Hissetmekten mi korkuyorum, yoksa unuttum mu?...
Mehmet Kaman
Dijital Teknolojinin Ahlâkı ve Toplumsal Çürüme Ü...
Sadi Özgül
Cami Mimarisinde Kaybettiğimiz Hikmetin Peşinde Ol...
Avni Çebi
Ait Olmadığımız Dünyalarda Çürümek...
Şule Beşinci
Psiko-Sosyal Açıdan Güvenin Yitimi...
Ferhat Kardaş
RÖPÖRTAJLAR
“Hakikat algısının aşınmasıyla çürüyen insan ve ...
Abdülaziz Tantik
“Reform edilmesi gereken bir şey varsa o da modern...
Recep Şentürk
Öz eleştiri, varlığımızı geleceğe taşıma konusunda...
Temel Hazıroğlu
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Değişemeyen mi çürür, çürümek mi değişimdir?...
Abdülhamit Güler
Sinema Sanat Olmasaydı, Çoktan Bitmişti......
Abdülhamit Güler
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Bir Mabedler Şehridir Ankara
Mikail Çolak
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Dost Saliha Olandır
Rumeysa Döğer
Ya Hanzala Münafık Olmuş Olsaydı?...
Rumeysa Döğer
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Yahya İbrahim Hasan Sinvar: Filistin Davasının Bir...
Selcan Çakar
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x