Toprağa düşen her tohum filizlenmez. Bazıları ne kadar sulanırsa sulansın ne kadar güneş görürse görsün, yine de çürümeye yazgılıdır. Çünkü ait olmadığı bir toprağa düşmüştür.
İnsan, bu dünya toprağında yeşeren bir ağaç değildir. Bedenini dünya besler ama ruhunun başka şeylere ihtiyacı vardır. Neye sahip olursa olsun, neyi elde ederse etsin, derinlerinde bir eksiklik, bir çöküş, bir yabancılık hissiyle yaşar. Bu hisleri reddetmek sadece var olan acıyı ıstıraba dönüştürür.
Bizler, bu dünyaya ait olmadığımızı unuttukça çürüyoruz. Ruhu besleyen hakikati terk edip, bedeni besleyen geçici olana tutundukça çürüyoruz.
Çürüme önce insanın kalbinde başlar. Küçük bir taviz, göz yumulan bir yanlış, görmezden gelinen bir haksızlık derken zamanla insanın vicdanı aşınır, hakikati duymaz olur. Merhametin yerini zalimlik, şefkatin yerini kin alır. Aile bağları zayıflar, dostluklar çıkar ilişkisine dönüşür. İnsan, en yakınına bile yabancılaşır.
Çürüyen yalnızca insan değil; çağın kendisi, toplumun ahlâkı ve vicdanıdır.
Bireyin içindeki bu çöküş, toplumu da çürütmeye başlar. Günümüzde adaletin zayıflaması, suç oranlarının artması, insan hayatının değersizleşmesi, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, sokak ortasında işlenen suçlar…
Bir çocuğun gözyaşı, haksız yere öldürülen bir insanın sesi… Hepsi bir haber başlığına dönüşüp unutuluyor. Çünkü çürüme, yalnızca suç işleyenlerde değil, buna alışan toplumda da gerçekleşiyor.
Bizi iyileştirecek olan şey, ait olduğumuz hakikate dönmek, unuttuğumuz özümüzü hatırlamak olacaktır.
Bir toplumda merhametsiz insanlar olabilir, suç işlenebilir. Önemli olan şey kötülüğün içinde hakkı ve sabrı tavsiye edebilmektir. “Şikâyet etmek yerine bir hikâye inşaat etmek”, çürüyen bir toplumun içinde diri kalmaya çalışabilmek bizim sorumluluğumuzda olan şeydir.
Yeşermek, köklere dönüp Namazlarımızı güzelleştirerek, oruçlarımıza kıymet vererek, akraba ilişkilerine değer vererek gerçekleşebilir.
Bu bağlar yani sosyal desteklerimiz bizleri çürümüş zaman içinde sağlam tutacak, çürümekten koruyacak şey olacaktır.