Umudun temelinde, kişinin geleceğe dair olumlu beklentiler ve karşı karşıya bulunduğu sorunların üstesinde geleceğine ilişkin güven duygusu yatar. Umut besleyen kişi, karşı karşıya bulunduğu sorunları aşılabilir görür. Yaşama karşı karamsar değildir… Gelecek olanın görülmeye değer olduğu azim ve kararlılığı besler umudu. İnandığı değer yargılarının içinde olunan sakil ve karanlığı dağıtabilecek güçte olduğuna inancı vardır umut taşıyan bireyde…
Dini bağlamda ise umut, ilahi iradenin rahmet ve merhametiyle şekillendiği inancını içerir. Buna karşın umudunu yitirmiş birey yaşama hayır der ve şartlara teslim olur. Oysa din insana, elindeki yegâne sermayenin, say ve gayreti olduğunu fısıldar. Durağanlığın kokuşmayı sonuç vereceğini, sayin ise bir çözüm arayışı olduğu bilinir. Çabayı, olana razı olmama daha iyisini bulma uğraşı olarak görmek olasıdır.
İslâm’da umut kavramı, özellikle Allah’ın rahmetine olan güvenle ilişkilidir. Umutsuz kişi, gelecek günlerin bugünü aratacağını düşünerek arayışını sonlandırır. Elinden gelenin yaptıklarından ibaret olduğunu daha fazlasının ise olası olmadığını düşünerek arayışından vazgeçer. İnanan bireyin, geleceğin bugünden daha iyi olmayacağına ilişkin kanaati bir açıdan Allah’ın kudretini itham anlamına gelir. Bu yüzden umutsuzluk, Allah’ın rahmetini merhametini ve kudretini itham eden bir bakış açısı olduğu için, hoş karşılanmamıştır.
Semavi diğer dinlerde de umut; dini temelleri olan ve beslenen bir duygudur. Hristiyanlıkta umut, inanç ve sevgiyle birlikte temel üç erdemden biridir. İncil’de, Tanrı’nın lütuf ve sevgisine olan güven umudun kaynağı olarak görülür. Yahudilikte ise umut, Tanrı’nın vaa’d ettiği kurtuluş imkânı ve adaletle ilişkili temennidir.
“Umut varsa iman var” ifadesi bu yönüyle kişide umut tükenmiş ise imana kaynaklık eden rahmet pınarları kurumuş ve bu durumda kişi kurak bir çöldedir. Umudu olmayanın imanının da olmadığı, bu pozitif korelasyon sebebiyle doğru orantılı bir yoruma tabi tutulmasında sakınca yok gibi görünür. Fakat günahtan el çekmemeyi Allah’ın rahmetine dayandıran bir kitlenin varlığı, bu kaziyeyi “her umut sahibi imanlıdır” şeklindeki telazum ilişkisinde görmek de sorunlu bir yaklaşımdır. Bu önermenin ters döndürmesini alarak konuyu yüklem, yüklemi konu yaptığımızda söylem; “iman varsa umut vardır.” şekline dönüşür ki İslâmi çizgide bu önermeyi doğrulamak bizim açımızdan daha kolaydır. Zira imanın olduğunun kanıtı, umudunu korumasıdır. Çünkü her imanı olanın mutlaka umudu da vardır. Fakat her umudu olanın imanı vardır dememiz, İslâm nokta-i nazarında olası değildir. Umut, insanları Allah’ın rahmetinden ümitsiz kılmayacak kadar recâ içermesi gerektiği gibi Allah’ın azabından da emin kılmayacak kadar havf içermelidir. Bir temkin ölçeği koymamak insanı serkeş ve haddini bilmez hale getirir. Onları yasaklanan sınırdan habersiz bırakmak, ümit pompalayıp, ne yaparsa yapsınlar affedileceklerini söylemek, kişiyi gevşeterek günahları önemsememeye ve onlardan kaçınmamaya sevk edebilir. Sınırlara ilişkin olarak insanın sürekli uyarmak ve onları azap ile korkutmak ise insanı ümitsizliğe düşürerek dinden uzaklaştırabilir.
Kur’ân, bazı âyetlerde korku-ümit ilişkisinin insan tabiatında ortaya çıkışını tasvir eden açıklamalar yapmış, diğer bazı âyetlerde de Allah’a dua ederken bu iki duygunun hangi limitlerde olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bu kıstası muhataplarına öğretmiştir. Kur’ân’a göre müminin Allah’a ilişkin ümidinin olması zayıflık olarak görülüp yerilmemiş aksine desteklenmiş bir temayül olmuştur. İnsan korkuyu da ümidi de yerinde kullanmalı, onların manalarını ters yüz etmemelidir. Örneğin kişi, günah işlerken, “günahının bağışlanacağı ümidiyle” korkmayı ve sakınmayı unutmamalıdır. Ümit doğru algılanmalı ve aldanmaya dönüşmemelidir. Yine bir kimse, “Allah beni bağışlamaz” düşüncesiyle ümitsizliğe kapılmamalı her durumda Allah’ın rahmetini bütün hataları affedebilecek kadar geniş olduğunu unutmamalıdır.
Umudun İnsani ve Manevi Boyutları
İnsan yarınının bugünden daha iyi olmasını temenni eder. Çabası iyiye doğrudur. Yaparak ustalaşmak ve daha iyisini yapmak yönündeki tabii temayülümüz de bu eğilimimizle paralellik arz eder. Psikolojik olarak umut kavramına ihtiyaç duyar temennilerimizin gerçeğe kavuşması, korkularımızın ortaya çıkmaması yönünde planlar yapar, önlemler alırız. Umutsuzluk, bireyin motivasyonunu ve yaşam enerjisini azaltırken, umut kişinin; yaşamın zorluklarına karşı dayanıklılığını artırır. Başa çıkma enerjisini de kişiye umut aşılar.
Umudun Toplumsal ve Ahlaki Önemi
Umudun bireysel olduğu kadar toplumsal bir yönü de vardır. Toplumun genel moral seviyesi ve dayanıklılığı büyük ölçüde insanların umutlarına bağlıdır. Dinlerde umudu muhataplarına üfleme görevi dini liderlere aittir. Kişileri içinde bulundukları durumu değiştirme azim ve kararlılığını da umut duygusu verir. Kişi umut taşımıyorsa durumunu değiştirmek için çaba da sarf etmez. Hz. İsa’nın anlatılara konu olan sevgi ve affedicilik mesajları, Hz. Muhammed’in ümmetine karşı sürekli şefkatli ve merhametli olması gibi örnekler, insanların zor süreçlerde umutlarını korumalarına yardımcı olmuştur. Yarına ilişkin rüyaları olan insanların geleceğe ilişkin çabası ve sabrı olur. Zira onların umutları dipdiridir. Geleceğe ilişkin rüyalar, geleceğe yürüme umutlarını besler… Geleceğe ilişkin hayalleri olmayanları ise geleceğe taşımak konusunda motive etmek güçtür.
Ahlak açısından ise umut, etik değerleri güçlendirir. Umutsuzluk, bireylerin kural ihlali yapmasına ve etik dışı davranışlara yönelmesine neden olabilir. Ancak umudun varlığı, bireyin iyi ve doğru olanı yapmaya teşvik edilmesini olası kılar. Umudu tükenmiş kişini ahlaki davranmasını gerektiren bir nedeni de olmayacaktır.
Umudu Bireyin Dünyasında Yok Edip Yıkan Kişisel Nedenler
Kişisel Deneyimler ve Hayal Kırıklıkları
Bireyin yaşadığı olumsuz deneyimler, umut duygusunu doğrudan etkileyebilir. Yaparak ve deneme yanılma yolu ile bireyin öğrendikleri diğer tüm bilgi kaynaklarından daha güçlü bir şekilde kişiyi etkisine alır. Kişisel deneyimleri yoluyla hayal kırıklığı yaşamış umutlarını yitirmiş bireyler derin bir güvensizlik duygusu yaşar önce a-sosyal bireylere dönüşürler. Daha sonra da yaşanmaya değer olmayan bu dünyada başını omuzları üzerinde tutmaya kendini ikna edemez. Şartlara karşı savaşmayı bırakır. Sonuçta kendini şartlara teslim ederek intihar etmese bile, ölümün yolun gözler hale gelir. Gün akşam edemez geceyi de sabah… Ne günün tadı kalmıştır ne de gecenin…
Adalet duygusundaki zedelenmeler ise kişide muhataplarına karşı öfke biriktirir. Zira ayrıcalıklı zümrelerin toplumdaki varlığı, kişinin geleceğe ilişkin umut besleme olanağını yok eder. Bireyi geleceğe dair umut beslemeyen bir haline getirebilir.
Tekrarlanan Başarısızlıkların Kırdığı Umutlar
Bir kişinin hedeflerine ulaşmak için yaptığı denemeler sürekli olarak başarısızlıkla sonuçlanıyorsa, bu durum bireyin kendine olan güvenini ve geleceğe dair olumlu bakış açısını sarsabilir. Değer yargılarına duyduğu güven de bu süreçte büyük yaralar alır. Akademik başarısızlıklar, işteki aksaklıklar veya kişisel gelişimdeki zorluklar da bu kategorinin parçasıdır.
Bireyin Yaşadığı Sıra dışı Büyük Kayıplar
Aile üyelerinin vefatı, dost kaybı ihanetler, aile içi sarsıcı gelişmeler, sağlık problemleri gibi büyük yaşam değişiklikleri, insanın hayata olan bağlılığını ve umudunu azaltabilir. Bir yakınını kaybetmiş kişi geleceğe dair planlarını sorgulamaya başlayabilir. Beklenmedik kayıplar da kişinin gelecek umutların altüst edebilir.
Travmatik deneyimler
Şiddet, taciz, ağır hastalık veya sakat bırakan ağır kazalar, insanın hayatın adaletine olan inancını zayıflatabilir. Bun yaşamak için ben ne yaptım, Neden ben(?) türü sorgulamalar umuda ilişkin tüm köprüleri yok edecek kadar güçlüdür.
Bireyde derin izler bırakan yaşanmışlıklar ve travmatik herhangi bir olay sonrası birey, gelecekte iyi şeyler olacağına inanmakta zorlanabilir. İyileşme umudu olmayan hastalıklar, değer verilen şey ve kimselerin yitimi kişiyi güçsüz ve çaresiz bırakır. Kişi sarılacak yeni gerekçeler bulamazsa umudunu yitirebilir.
Umudu Bireyin Dünyasında Yok Edip Yıkan Sosyal ve Kültürel Nedenler
Birey sadece kendi yaşantısından değil, içinde bulunduğu toplumun ve kültürün genel yapısından da etkilenir. Bir umut katiline karşı bir direniştir şairin mısralarından hayat bularak dirilen; umut can çekişmekte şair acı çekmektedir…
“Revamı beni böyle kurşunlamak derinden
Ruhun bakamaz oldu güllere kederinden
Revamı içimde soluklanan kuşların
Kırmak kanatlarını
Sonra da bakmaksızın arkaya bir defa
Bırakıp adım adım istihza tohumları
Bu zamansız şairi incitmek reva mıdır
Sevindirmek dururken
Öldürmek reva mıdır.”
Sürekli Krizler
Ekonomik belirsizlikler, siyasi istikrarsızlık, savaşlar veya doğal afetler, toplumun genel moral seviyesini düşürebilir. Örneğin, yüksek enflasyon dönemlerinde insanlar gelecekte mali durumlarının daha da kötüleşeceğini düşündükleri için umutlarını kaybedebilirler. Yaşamdan umudu kalmamak, çaresiz kalmak çıkış yolu bulamamaktır.
Negatif Medya İçerikleri
Toplumun değer yargıları ile çelişen haberlerin çoğu, bireyde geleceğe güven ile bakma perspektifine zarar verir. Negatif içerikli haberler olumsuz olayları ön plana çıkarmakta, bu durum ise bireylerin bilinçaltında sürekli olarak kötü senaryolar üretilmesine neden olmaktadır. Sürekli felaket haberleri okumak, geleceğe dair beklentileri azaltıp, enerji seviyesini düşürebilir. Kişinin yaşamdan umudu azaldığı oranda, yaşama isteği de bununla bağlantılı azalır.
Sosyal Baskılar ve Beklentiler
Toplumda bazı kalıp yargılar veya zorunlu beklentiler (örneğin özellikle kızlar için belirli bir yaşta evlenmek, erkekler için askerliğini yapmak, kariyer sahibi olmak vb.), bireylerin kendi hayatları üzerinde kontrol hissini kaybetmesine sebep olabilir. Bunun sonucu olarak kişi, hayata ilişkin hazır bulunuşluluğunu kontrol ederek, gelecekte gerçekten istediği şeyleri başarma konusunda motivasyonuna zarar verebilir. Umudunu kaybeden birey ise yaşama karşı daha az istekli olur. Yaşama karşı isteksiz olanın ise başarılı olması beklenemez.
Umudu Bireyin Dünyasında Yok Edip Yıkan Psikolojik ve Ruhsal Faktörler
İnsanın iç dünyası da bireyin yaşama ilişkin umudunu koruyabilmesi için kritik bir rol oynar. Kabullerimiz inançlarımızı inançlarımız fikirlerimizi ve nihayet fikirlerimiz ise yaşamımızı belirler…umudu tükenmiş, gemisi karaya oturmuş bireyin hayatı şuurlu ve ayık bir kafayla karşılaması beklenemez. Bu durumdaki birey şuuruna varmanın acı verdiğini farkında olarak, sürekli uyku modunda olmak, kendisini narkoz etkisinde tutan ortamlara atacaktır. Zira çözüm üretemiyorsanız farkında olmak sadece acılarınızı arttırır.
Depresyon ve Anksiyete
Sağlıklı olmayan zihin durumları bireyin umut duygusunu baskılayabilir. Mesela depresyon yaşayan bireyler genellikle gelecekte daha iyi bir yaşam olacağına inanmakta zorlanırlar ve geleceğe ilişkin karamsarlık hissine kapılırlar.
Kendine Güven Eksikliği
Bireyin kendi potansiyeline ve yeteneklerine olan güveninin düşük olması, geleceğe umutla bakmasını zorlaştırır. Özgüven eksikliği, kişi geleceğe dair hedefler belirlese bile bunları gerçekleştiremeyeceğine inanmasına neden olabilir.
Kişinin İnanç ve Değerlerinin Sarsılması
Dini veya felsefi inançları zayıflayan bireyler, hayatın anlamını sorgulamaya başlayabilir. Dini inancı güçlü olan biri inancını kaybettiğinde yaşamındaki yön duygusunu kaybedebilir ve geleceğe dair motivasyonu azalabilir. Kendine güvenen başkalarına güvenmeyen kişiler narsist olurken, değerleri zayıflamış kişilerin başkalarına duydukları güvende zayıflama olduğu da eş süreçli olarak görülmüştür.
Umudu Bireyin Dünyasında Yok Edip Yıkan Çevresel ve Ekonomik Koşullar
Dış koşullar da psişik sebepler gibi, bireyin umut duygusu üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Her bireyde farklı şekillerde ortaya çıkan etki yüzdesi standart olmayan faktörlerdir.
İşsizlik ve Maddi Zorluklar
Gelecek kaygısının en önemli nedenlerinden biri de finansal belirsizliktir. İşsizlik oranlarının yüksek olduğu dönemlerde bireyler daha fazla stres ve umutsuzluk yaşayabilirler. Sürekli borç içinde yaşayan biri, gelecekte maddi olarak rahatlayacağına inanmakta zorlanabilir. Bu fasit döngüyü kırmak için kolay para kazanma yolları, kumar gibi tasvip edilmeyen kazanma yollarına ek olarak dolandırıcılık hırsızlık ve yankesiciliği insanların kurtuluş reçetesi olarak uyguladığı görülür. Bu gibi ortamlarda borsaya ve sadet zincirlerine duyulan ilgi, bir iktisat okuryazarlığı ile değil, kolay kazanma arayışından beslenir.
Çevresel Yıkımlar ve Afetler
İklim krizi, küresel ısınma, ekolojik dengenin bozulması veya doğal afetler, bireylerin dünyanın geleceğine dair duydukları güveni azaltabilir… İklim değişikliği hakkında sürekli olumsuz haberler duyan biri, gelecek nesillerin yaşayacağı dünyaya ilişkin kaygı düzeyi artacak, gelecek umudu zarar görecektir.
Umudu Korumanın Mantıklı Yanları
Sağduyumuz sebebiyle, neyi yapmanın insan için daha iyi olduğuna ilişkin fıtri bir eğilim gösteririz. İnsanın kendisi için iyiyi aradığı aksi durumun sağlıklı bir halet-i ruhiyenin temsilcisi olmadığı varsayılır. İnsanın hazzı temin etmeye dönük tavırlar takındığı da onun fıtri doğasının gereği olduğu düşünülür. Kişinin acı ve kendisine ıstırap veren şeylerden kaçınması da bu doğal yöneliminin parçasıdır. Tüm bunlar göre umut sahibi olmak, yarına ilişkin umut beslemek ma’kuldur.
Psikolojik Dayanıklılık
Umudunu koruyan bireyler stresle daha iyi başa çıkar ve zor zamanlarda motivasyonlarını kaybetmezler. Psikoloji literatüründe, pozitif beklentilere sahip bireylerin depresyon ve kaygı seviyelerinin daha düşük olduğu görülmüştür. Bu yönüyle umut beslemek ruh sağlığımız için iyidir denilebilir.
Problem Çözme Yeteneği
Umut, insanı içinde bulunulan olumsuz duruma dair çözümler üretmeye teşvik eder. Umudunu kaybeden bireyler, olumsuzluklar karşısında daha pasif kalabilirken, “umut var olan bireyler” yeni yollar arayarak çıkış bulmaya çalışırlar. Bu durum yaşamaya değer bir hayat üretmek için kendinde potansiyel bulundurur.
Toplumsal Dayanışma
Umudunu koruyan bireyler çevresine de ilham verir ve toplumu olumlu yönde etkiler. Özellikle kriz zamanlarında umut, bireylerin birbirine destek olmasını sağlayarak toplumsal dayanıklılığı artırır. Onlar güvenmek yerine güven duyulan bir toplum oluşturmak konusunda inisiyatif alırlar. Emek verip var ederlerse olacağını bilirler. Bu yüzden kendileri gibi düşünmeyenleri inandıkları değerlere ikna eder ve önce onlara dert yükler umut aşılarlar. Daha sonra da toplumun bu unsurları ile iş bölümü yapar büyümeye devam ederler.
Umudu Kaybetmenin Mantıklı Görünen Yanları
Gerçekçilik
Umut besleyen birey, safdil ve iyimserdir. Bazen aşırı iyimserlik, durumun kötüleşmesine sebep olabilir. Bu durum kişiyi şaşkın romantik konumuna da düşürebilir. İflah olmaz Polyannacı tiplemesi ayakları yere basmayan “umutperest”lerdir. Gerçekçi bir bakış açısına sahip olmak ve bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek, bireyin daha sağlam kararlar vermesini sağlayabilir.
Enerji Koruma
Umut vaat etmeyen bir duruma ilişkin umut beslemek, hayalperestliktir. Bu, umut beslemek değil; düşünmek ile hayal kurmak arasındaki fark kadardır. Düşünmek, planlamaktır. Düşünen birey, düşünceyi gerçeğe dönüştürmek için gerekli olanakları, riskleri ve tüm parametreleri birlikte ele alan bir faaliyettedir. Hayal kurmak ise olanakları ve olasılıkları hesaba katmadan, bu uğurda verilecek bedelleri göze almaksızın, hayal edileni istemektir.
Umut beslemek ise asla yalnızca hayal kurmak değildir. Umut, hayal edilen şeyi gerçeğe dönüştürmek için olasılıkları bir araya getiren ve bu uğurda bedel ödemeye hazır olan bireyin çabasıdır. Umut besleyeni sadece hayal kuran olarak görmek, bu yönüyle sorunlu bir bakış açısıdır. Umut besleyen kişi yanılabilir; temennilerini gerçeğe dönüştürememiş olabilir. Oysa hayalperest, enerjinin yanlış yönlendirilmesine sebep olabilir.
Kötüye giden bir durumun değişmeyeceğini görmek ve ona gereğinden fazla umut bağlamamak, kişinin enerjisini daha makul hedeflere yönlendirmesini sağlayabilir. Ancak umudu kaybetmek genellikle risklidir; uzun vadede motivasyon kaybına, depresyona ve pasif bir yaşam tarzına yol açabilir. Tarihte büyük başarılar elde eden kişiler, çoğu zaman en zor şartlarda bile umutlarını koruyan ve mücadele edenlerdir.
Kesin tedavisi bilinmeyen bir hastalığı olan kişi, iyileşeceğinden umudunu keserse tedavi önerilerini reddeder, çözüm aramayı bırakır, ölümü bekler. Umut besleyen kişi ise “Nasıl kurtulurum?” çabası içine girer. Her arayan bulamasa bile, bulanlar ancak arayanlardır yaklaşımı bu bakış açısının mottosudur.
Umudunu kaybetmiş birinin, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış demektir. Yaşama azim ve enerjisini de böyle biri kaybeder. Yük olur omuzları üzerinde, kafası kendisine… Anılar canını acıtır. Bu yüzden dinin telkini: “Umudunuzu diri tutun.” Zira “Allah varsa imkân var.” yaklaşımıyla, her durumda Allah var ise umudunuzu yitirmenize olanak yoktur. Çünkü umudunu yitirmiş kişi, Allah’ın kudretini fark edememiş, onu hafife almış ya da inanmamıştır anlamına gelir. İntihar da bu yüzden muhtemelen haramdır.