Menü
Muhammed Esat Altıntaş
Muhammed Esat Altıntaş
Bir Gencin Bir Günlük İyilik Karnesi
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

BİR GENCİN BİR GÜNLÜK İYİLİK KARNESİ

Doç. Dr. Muhammed Esat Altıntaş

Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Biz müminler dünyada işlediğimiz iyilik ve kötülüklerin âhiret gününde karşımıza yeniden çıkacağına, ömür boyu işlediğimiz her türlü fiilin   günbegün kaydedildiğine inanırız. Peki, bir günlük karnemizde neler kaydolsun isteriz? Hız, haz ve gürültüyle dolu modern yaşantı içerisinde bir günümüzü sâlih amellerle nasıl dolu dolu geçirebiliriz?

Van’dan Kayseri’ye hicret eden bir gencimizin iyilik hikayesinden bahsederek heybemizi nasıl dolduracağımıza başlayalım. Bu hikâyenin başka hayatlara nasıl dokunduğuna hep birlikte şahit olacağız. Geçen sene mezun olan Ayşe adlı bir talebem vardı. Van’da yaşayan Ayşe’nin büyükbaba ve büyükannesiyle çok sıkı ilişkileri varmış, gel zaman git zaman Ayşe büyümüş ve İlahiyat Fakültesi’ni okumak için Kayseri’ye hicret etmek durumunda kalmış. Yaşlılarla güçlü bağları olan Ayşe, büyükanne ve büyükbabalarının boşluğunu doldurmak için düşünmüş taşınmış ve Kayseri huzurevinin yolunu tutmaya karar vermiş. On sekiz yaşında gurbete ilk defa çıkan Ayşe, yaşlıların hayatına dokunma niyetiyle düzenli olarak huzurevine gitmeye başlamış, hazırlık sınıfından mezun oluncaya kadar beş yıl boyunca her hafta düzenli olarak huzurevine giderek yaşlılarımızın her biriyle dert ortağı olmuş. Onların engin tecrübelerinden istifade etmeye gayret etmiş. Ayşe ile yaşlılarımız arasında oraya gelip giden din görevlilerinden çok daha güçlü ve samimi bağlar oluşmuş. Modern dünyada yaşlılarımızı üretime dahil olmadıkları için her ne kadar bir kenara atsak da Ayşe yitik hazinenin peşinde biri olarak hikmet ehli yaşlıların hem dünyasına dokunmuş hem de kendi dünyasını zenginleştirmiş. Aralarındaki bağ o kadar güçlenmiş ki bazı yaşlılar kendisine daha az uğradı diye belli bir süre küsmüşler. Ayşe sınav haftaları huzurevine gidemediği için onlar da Ayşe de bizi kırıldı unuttu, diye çok endişeye kapılmışlar. Gelmemesinin sebebini öğrenmek için hemen telefona sarılıp fakülteyi aramışlar. Sınavlardan sonra yola revan olan Ayşe huzurevine yaklaştığında gözlerine inanamamış. Bütün yaşlılar pencerelere üşüşmüş, Ayşe’nin gelişini dört gözle bekliyorlarmış.

Yazıya bu anekdotla başlamamın sebebini sorabilirsiniz. Bu olayı her dönem girdiğim ‘Din Hizmetlerinde İletişim ve Rehberlik’ adlı dersimin ‘Huzurevlerinde Din Hizmetleri ve Dini Danışmanlık’ konusunu işlediğim haftalarda öğrencilerime anlatırım. Biliyordum ve inanıyordum ki Ayşe adlı gencimizin beş yıl boyunca her gün iyilik heybesine attığı bu sâlih ameller başka sâlih amellere de vesile olacaktı. Bu yazıyı kaleme almaya niyetlendiğim günlerde iki sene önce mezun ettiğimiz bir talebemin e-mektubunu aldım, bakın Ayşe’nin hikayesi başka hikayelere ne de güzel dokunup kandil olmuş, hep birlikte okuyup tefekkür edelim:

“Kıymetli Hocam,

2019 yılında mezun olduktan sonra sınavlar, mülakatlar bir meslek sahibi olmak için çabalarken bir yandan da sosyal boşluğun yarattığı psikolojik rahatsızlıkla mücadele ettim. Aklıma bir gün derste anlattığınız her hafta gönüllü olarak huzurevi ziyareti yapan arkadaşımız geldi. Ben de bu sosyal boşluğu değerlendirmek için bu ilhamla harekete geçtim. Mahallemizde dördü kadın, ikisi erkek yalnız yaşayan altı yaşlımız var ve genelde evlerinden çıkmıyorlar. Nasıl bir yol izleyip onlarla muhabbet edebilirim, diye düşünmeye başladım ve bir eksikleri olup olmadığını sorarak işe koyuldum. Böylece beni benimsediler ve öncelikle ayaküstü sohbetlerimiz ve sonrasında kimiyle saatler süren sohbetlerimiz oldu. Öyle hikayeler, öyle tecrübeler dinledim ki ilmin teorik boyutuna ne kadar hapsolduğumu fark ettim. Belli bir sırada hâl hatır sormaya devam ettim. Her gitmemde şunun farkına varıyordum; bana anlatacak bir şeyler biriktiriyorlar, girince aniden başlıyorlardı anlatmaya. Anlattıkça herkesin asık suratlı diye korkudan evinin önünden geçemedikleri adam, pamuk gibi oluyordu. Yalnızlık, muhabbetsizlik, bir dinleyeninin olmaması insanı görünüşte tıpkı bir taşa döndürüyordu. Ama içlerindeki hazine, hayatımda uygulayacağım onca nasihat, ben konuşmaya meyletmesem onların içinde onlarla beraber gidecekti. Bir amcamız bana şunu söyledi: ‘Yeğenim insan konuşacak kimseyi bulamayınca zaten ölüyor, toprağa kalbi durunca gömüyorlar.’ Bu insanlar akademisyen değil teorik bilgileri kısıtlı olabilir fakat artık her birinin ölmesinde bir kütüphane yanmış kadar üzülüyorum. Allah herkese hayırlı ölüm nasip etsin inşallah. Seyyar bir manevi danışman olarak yoluma devam ediyorum…”

Böyle sâlih amellerle heybelerine dolduran nümûne-i imtisâl gençleri Resûlullah (sas) ne de güzel müjdelemiş: “Allahu Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.” (Tirmizî, “Birr”, 75). “Müslüman Bir Genç”in ajandasında/heybesinde/zihninde, iletişim, ilişki ve davranış dünyasında/kümesinde amel-i sâlih olarak başka neleri koyabiliriz, diye düşünürken masa başında öğütler sıralamak yerine bu kavramın günümüz gençliğinin anlam, değer ve eylem/davranış dünyasındaki karşılığını merak ettiğimden ötürü bizzat gençlerin kendilerine amel-i sâlih derken neyi, nasıl anladıklarını ve eylediklerini sordum. Gelin hep birlikte gençlere kulak verelim:

  • “Sâlih amel denilince ne anlamalıyız, önce onun bir adını koymakta fayda var. Sâlih amel vahiyle desteklenip anlam ve değer kazanan her şeydir. Bu bir nefes bile olsa, bir bakış bile olsa, her şey sâlih ameldir; baktığınız şey, aldığınız nefes, uzattığınız el, her şey… Ancak benim kendi yaklaşımım da şudur: Vahiy ile destekli olup insanın üzerine vacip olan şeyler, zaten yapması gereken şeylerdir. Ancak bunun yanında ekstra bir şey yapıyorsa kişi, ben buna lüks amel tabirini kullanıyorum. Kişinin lüks ameli olmalı, bu amel-i sâlih kavramının zirvesidir. Örneğin kişi beş vakit namazı kılıyor, bu zaten kılması gereken bir amel. Ancak bunun yanında bir de gece namazı kılıyorsa… Diyelim ki   bir öğrenci dersini geçti, bu zaten geçmesi gereken bir şeydi.   Bunun yanında ekstra derse destek olarak iki kitap, üç kitap, dört kitap hatta bir hocadan özel bir ders takip ediyorsa… İşte bu amel-i sâlihler bizi şehitler, Nebîler, sıddıklar katına taşıyacak davranışlarımızdır.”
  • “Sâlih amel bana göre insanların kolaylığı olmaktır. Bir garibin yüzündeki tebessüm, yaşlı ya da elleri dolu bir insanın elindeki poşetleri alıp en azından fiziki yükünü hafifletmek, gözleri nemlenen birinin ellerini tutup derdini dinlemek ama sadece dinlemek, yargılamadan, ama’lara yer vermeden…Suizan bataklığına saplanmaktansa hüsnü zannın serin sularına kendini bırakmayı yeğlemektir, sâlih amel.”
  • “Bu sıralar harekete geçmek için niyetlendiğim bir sâlih amelden bahsedeceğim yalnızca. 24 yaşındayım, bu zamana kadar hiç düşünmediğim kadar Allah’ın sokaklardaki sessiz kullarını düşünüyorum. Bu konuda ağır basan isteğimin asıl kaynağı sanıyorum, yakın zamanda “Merhamet, aksiyon gerektirir.” sözünü duymam oldu. Özellikle bu soğuk kış günlerinde yalnız ‘sevgi gösterme’nin hiç kimse için hiçbir ehemmiyetinin olmadığı gerçeğiyle yüzleştim.”
  • “Arkadaşlarımızla her ay, burslarımızdan cüz’î bir miktar toplayıp yardıma muhtaç ailelere market alışverişi yapıyoruz. Bir hocamızın “Burslarınızın zekatını verin.” tavsiyesi üzerine yaklaşık bir seneden beri yardım kuruluşlarından bağımsız olarak yardım etmeye çalışıyoruz.”
  • “İnsanlar teknolojik aletler konusunda bana güveniyorlar. Ben de onlara her şekilde yardım edip bir şeyler öğretmeye çalışıyorum. Zor durumda kalmamalarını sağlamaya çalışıyorum. Arkadaşlarım benim iyi bir dinleyici olduğumu söyler. Bir sorunları olduğunda bana başvuranlara elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Kedilerle ilgileniyorum; yemek, su ve veteriner konusunda.”
  • “Hoş sohbet olmaya çalışırım, yeni şeyler öğrenebileceğim kitaplar okurum. İsraftan kaçınırım. Nasihatte bulunurum, okul dışında farklı eğitimlere katılırım, konuştuğum ifadelere dikkat ederim, ölümü düşünürüm.”
  • “Matematiğim iyi olduğu için yıllardır çevremdeki küçük veya büyük insanlara ihtiyaç duyduklarında bu konuda yardımcı oluyorum.”
  • “Yazınıza katkıda bulunmak için vaktimi ayırmak da sâlih ameldir. Aldığım her nefes, muhlis bir niyeti tazeler nitelikte ise sâlih amel değil de nedir? İşlerin kıymeti, duyulur ve görünür olması ile tayin edilmiyor, semadaki yankısıdır bağlayıcı olan. İnanan gençler olarak bizlere varlığımızı bahşedene şükranlarımızı sunmak ve onu tazim etmek adına bizden sâdır olan her güzellik ve iyilik, sâlih ameldir.”
  • “İyi birer anne, baba olabilmek ve ruh sağlığı yerinde, merhameti örselenmemiş, hayata küsmemiş, çaba ve idrak sahibi evlatlar yetiştirmektir bana göre sâlih amel.”
  • “Öğrenci olmama rağmen elime yine de bir para geçiyor ve bunların bir kısmını her ay bağışlıyorum. Arkadaşlarıma iyi hissedecekleri sözler ediyorum, moral aşılıyorum. Sünnetlerden gece yatarken ki duaları eksik etmemeye çalışıyorum.”
  • “Sâlih amel özellikle kalbimde tamamen Allah rızasını gözettiğim amellerimdir diye düşünüyorum. Yani birine bir hayr yaptığım zaman veya herhangi basit bir işte kalbime ve aklıma soruyorum: “Bu yaptığın Allah rızası için mi?” diye. Cevabım evetse bu bana sâlih amel gibi geliyor. Değilse demek ki içinde maddi veya manevi bir menfaat var diyorum. Bazen de kıldığım nafile namazlarda veya farz ibadetlerim haricinde devamlı ve düzenli yaptığım ibadetlerde bunu düşünüyorum. Örneğin diyelim ‘Duha’ namazı kıldım. Bunu neden yaptım, diye soruyorum. O’nu razı etmek memnun etmek için mi? İyi bir kul olabilmek için mi veya alışkanlık mı? Cevaplarım amelimin sâlih olup olmadığını daha doğru bir ifadeyle amacımın sâlih amel mi yoksa menfaat amelimi olduğunu gösteriyor bana.”
0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x