Menü
Sezai Balcı
Sezai Balcı
İsrail’in Kuruluşunda Rothschild Ailesinin Rolü
Ocak 24, 2024
Yazarın Tüm Yazıları

Giriş

Bu makalenin amacı İsrail’in kurulmasında çok büyük rolü olan Rothschild Ailesi’ni ve faaliyetlerini tanıtmaktır. Makalenin ilk kısmında Filistin meselesinden önce Rothschild Ailesi’nin Osmanlı Devleti ile olan borç ilişkilerine değinilmiştir. İkinci kısımda ise Rothschildlerin Filistin’deki faaliyetlerine değinilecektir. Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasına yönelik Balfour Deklerasyonu da 2 Kasım 1917’de Lord Rothschild’e hitaben yazılmıştır. Bu yüzden Osmanlı dış borçları, Filistin ve Siyonizm meselesi Rothschild Ailesi bilinmeden tam olarak ortaya konulamaz.

Paul Johnson, Yahudi Tarihi adlı eserinde Rothschild Ailesi’ni “Çarpıcı bir sülaleydiler. Birbiriyle bağdaşmayan dört farklı hedefleri vardı. Hızlı ve namuslu bir şekilde muazzam servet sahibi olmak; birçok hükümetin güvenini korumaya devam ederek bu serveti dağıtmak; halkın kıskançlığını uyandırmadan servetlerini harcamak ve kanunen ve ruhen Yahudi olarak kalmak. Hiçbir Yahudi onlar kadar servet sahibi olmadı, ağız tadıyla harcamadı ve o kadar popüler olmadı.” şeklinde tanımlamaktadır.

Robert Grene ve Joost Elffers, İktidar adlı eserlerinde, Rothschild Ailesi’nin yükselişini Johnson’un tespitlerine benzer şekilde şöyle değerlendirmektedir: “Rothschild bankacılık ailesi, Almanya’nın Frankfurt kentinin bir gettosunda önemsiz bir başlangıç yaptılar. Şehrin sert kanunları, Yahudilerin getto dışına karışmalarını imkânsız hale getirmişti. Fakat Yahudiler bunu bir erdeme dönüştürmüş, bu onları kendilerine güvenen ve kültürlerini ne pahasına olursa olsun korumaya çalışan kişiler yapmıştı. On sekizinci yüzyılda, tefecilik yaparak zenginliğe kavuşan ilk Rothschild olan Mayer Amschel, ilk olarak Thurn ve Taxis’in prensleri olan güçlü bir aileyle birlik oldu. Mayer, bu prenslerin birincil bankeri haline geldi. Mayer Amschel’in oğulları, aile işletmesini kontrol altına aldıktan sonra geniş ölçekli zenginliğin anahtarının tek bir ülke ya da prensliğe bağlı kalmak yerine, bir bütün olarak Avrupa piyasasında dayanak noktası bulmak olduğuna karar verdiler. Beş kardeşden Nathan, Londra’da bir mağaza açmıştı bile. James, 1813’te Paris’e taşındı. Amschel, Frankfurt’ta kaldı. Salomon, Viyana’ya yerleşti ve en küçük oğul Napoli’ye gitti.”

Grene ve Elffers’in sözünü ettiği, Rothschildlerin başarısı 1797’de Mayer Amschel’in işlerini takip etmek üzere oğlu Nathan’ı dünyanın bir numaralı ticaret merkezi olan Manchester’e göndermesiyle başlamıştır. O dönemde, Manchester pamuklu üretiminde dünyanın bir numaralı merkezi olmuştu. Nathan, pamukluları kendisi üretmiyordu: Küçük üreticilerden satın alarak baskıya gönderiyor, sonra da doğrudan Avrupa’daki alıcılara satıyordu. Nathan, başka Yahudi ailelerinin de bu sahaya girmelerine öncülük etmiştir. Nathan’ın direkt satışları üç ay krediliydi, bu da Londra para piyasasına giriş demekti. Orada, babasının bağlantısı olan Levi Barent Cohen’in yanında eğitim görmüş ve sonradan kızı Hannah’la evlenmiştir. 1803’te, savaş yayıldıkça, işlerini Londra’ya taşımıştır.

Öte yandan Nathan’ın kardeşi James’in Paris’teki çalışmaları, 1811’den itibaren aile servetinin gelişmesine damgasını vurmuştur. Üçüncü kardeş Salomon Mayer 1816’da Viyana şubesini, dördüncü kardeş Karl Mayer ise 1821’de Napoli şubesini kurmuştur. Aile reisinin vefatından sonra oğulların en büyüğü II. Amschel Mayer, Frankfurt şubesinin başına geçmiştir. Orduların ödenekleri için gereken büyük meblağlar, kâğıda ve krediye dayalı uluslararası yeni bir finans sistemini yaratmıştı. Hükümetler de bunu her türlü amaç için kullanabileceklerini anlamışlardı. Nathan de Rothschild, Londra’nın en üst malî makamı haline gelmişti. Uçarı Latin rejimleriyle fazla iş yapmıyordu; daha ziyade Kutsal İttifak olarak bilinen Avusturya, Rusya ve Prusya gibi sağlam Avrupa otokrasilerini tercih ediyordu. 1822’de onlara muazzam meblağlar ödemiştir. Viyana’da Habsburglar için tahvil satmışlar, Metternich’e danışmanlık yapmışlar ve ilk Avusturya demiryolunu inşa etmişlerdir. Yine ilk Fransız demiryolu Paris’te Rothschild Kardeşler tarafından inşa edilmiştir.  Bunlar aynı zamanda, Bourbonslarla, Orleans ve Bonaparte taraftarlarına da mali destek sağlamışlar, 1810’da Danimarka’ya, 1824-1829 arasında Brezilya’ya, 1830’da İngiltere’ye borç vermişlerdir.

Disraeli, Rothschildleri Siyonizm’e Yönlendiriyor

Henry Kissinger’e göre Benjamin Disraeli, İngiliz hükümetine başbakanlık eden en alışılmamış ve en olağanüstü şahsiyetlerden birisiydi. Disraeli frapan giyimli, parlak ve kurnazdı. İngiliz politika hayatında hiçbir Yahudi, bu kadar yüksek bir mevkie gelmemişti. Politik kariyerinden önce bir romancı ve hatip olan Disraeli, 1844 yılında yayınladığı Coningsby/Yeni Nesil adlı hikâyesinde yeni bir dünyadan söz ederken, bu oluşumun başlıca aktörleri olarak Rothschild Ailesi’ni görmektedir. Hikâyedeki Sidonia karakterinin Lionel de Rothschild’e atfedildiği bilinmektedir. Sefarad Disraeli’nin kültürleri, fiziki görünüşleri ve alışkanlıkları kendilerine benzemeyen Aşkenazlardan Rothschild Ailesi’ne böyle bir rol vermesi ilginçtir. Antika eşya, hisse senedi, değerli taşlar ve antika paralarla uğraşan Rothschild Ailesi’nin, Disraeli’nin kendilerine biçtiği role uydukları ve benimsedikleri, sonraki gelişmelerden anlaşılmaktadır.

Yüksek ideallerin, bencillik bağını öldürdüğü pekiyi bilinir. Şu hâlde, baba Mayer Amschel Rothschild’in maddi anlamda, Disraeli’nin de manevi bakımdan ailenin kurucusu olduğuna hükmedilebilir. Kendisi de inanmış bir ideal adamı olan Disraeli’nin gösterdiği hedefler, Rothschild Ailesi’nin, kesintisiz olarak 200 yıla yaklaşan bir süredir hem dünya ekonomisinde hem de dünya politikasında başlıca karar verici olmalarını sağlamıştır. Disraeli’nin, Rothschild Ailesi’ne gösterdiği hedef; kitaplarında daha çok işaretlerle, simgelerle belirtmeye çalıştığı Siyonist projeleriydi. Disraeli’ye göre Rothschildler, Yahudi ırkını onurlandıran insanlardı. Disraeli’nin hayallerine ilişkin olarak yakın çalışma arkadaşı Lord Edward Henry Stanley, Lord Carrington’un High Wycombe’daki parkında, Disraeli ile yaptıkları gezinti sonrası, Günlüğüne şunları kaydetmiştir:

“Hava çok soğuktu. Genellikle hava değişikliklerine karşı çok hassas olmasına rağmen, bu defa dereceye aldırmayarak planını anlattı. Filistin, dedi, doğal nimetlere sahiptir. Bütün ihtiyacı çalışacak çiftçiler ve onların korunması. Toprak, Türkiye’den satın alınabilir. Para, Rothschildlerden ve ileri gelen İbrânî kapitalistlerinden gelecek. Türk İmparatorluğu iflâsın eşiğinde ve gelir sağlamak için her şeye razı olur. Yapılacak şey, toprak üzerindeki haklara sahip kolonilerin kurulması ve güvenliğin teminat altına alınması. Vatandaşlık konusu, bunların gerçekleşmesine kadar bekleyebilir. Bu konuların sık sık Yahudi halkının gündemine geldiğini ekledi. Bunları gerçekleştirecek Yeni Mesih’in, ulusunun gerçek kurtarıcısı olacağını söyledi.”

Disraeli’nin 1851 yılında arkadaşına anlattığı bu proje, onun rehberliğinde ve ileride de görüleceği üzere Yeni Mesih Rothschildlerin basiret dolu mâlî ve siyasal tutumlarıyla bir süre sonra uygulamaya sokulmuştur. Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi teorilerini alt üst edecek bir şekilde, Disraeli’nin hayali, 100 yıl sonra 1948 tarihinde, İsrail’in kurulmasıyla gerçek olmuştur. Aslında, Türkiye’nin Rothschild Ailesi’yle tanışması, Disraeli’nin yukarıda anlatılan hikâyesinden ve Coningsby adlı eserin yayınından çok daha önceki tarihlere tesadüf etmektedir.

Rothschild Ailesi’nin Osmanlı Devleti’yle İlişkileri

Osmanlı Devleti ile Rothschild Ailesi’nin ilk defa temas kurması, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında gerçekleşmiştir. Yunanistan’ın bağımsızlığını ilan ettikten Osmanlı Devleti’ne ödeyeceği Yunan mükâfat-ı nakdiyesi adlı tazminatı da 1834 yılında Nathaniel de Rothschild, İstanbul’a getirmiş ve Sultan II. Mahmud’la da görüşmüştü.

 

Sultan II. Mahmud’la 1834’te görüşen Nathaniel de Rothschild (1812-1870)

 

 

 

 

 

 

1830’lu yıllarda Avrupa’nın en önemli merkezlerinde faaliyeti bulunan Rothschild Ailesi’nin, bu yıllarda Osmanlı Devleti ile önemli bir ticari ilişkisinin olmadığı açıktır. İngiltere maliyesini elinde tutan Rothschild Ailesi aynı dönemde Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya, Yunanistan ve Güney Amerika’da bağımsızlıklarını yeni kazanan devletlere borç vermektedir.  Hem siyasal hem de mâlî açıdan büyük hedefleri olan Ailenin, Osmanlı Devleti ile ilişkilere ilgisiz kalması düşünülemezdi ve öyle de oldu. Yunanistan’ın ödeyeceği tazminat bahane edilerek, Nathaniel de Rothschild İstanbul’a geldi ve Sultan II. Mahmut’la görüşmeye muvaffak oldu. Hükümetlerle, iyi ilişkiler kurmayı başlıca prensip olarak kabul eden Rothschild Ailesi için Sultan’la yapılacak bir görüşmenin ne denli önemli olduğu ortaya çıkar. Dünya’da birçok devlete borç para veren Rothschild Ailesi’nin yeni oyun sahalarından birisi Osmanlı Devleti olamaz mıydı? Her gün ettikleri dualarda adını andıkları Kudüs, Osmanlı ülkesinin bir parçası değil miydi? İşte, şimdi Rothschild Ailesi, Saray’a hulûl etmek için uygun olan fırsatı yakalamıştı.

Osmanlı Devleti’nin Malî Kontrolünde Rothschild Ailesi’nin Rolü

Bu görüşmeden sonra Rothschild Ailesi’nin aradığı fırsat, 1853-1856 yıllarında Kırım Savaşı sırasında ortaya çıktı. Osmanlı Hükümetleri, Birinci Dünya Savaşı’na kadar pek çok Avrupalı bankerden borç almıştır. Bunlar arasında, makalemizin konusu olan Rothschild Ailesi de vardır. Osmanlı-Rothschild Ailesi ilişkilerine dair Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgelerin birçoğu bu borçlara aittir.

Rothschildlerden büyük miktarlı ilk borç, Kırım Savaşı devam ederken, 1855 yılında alınmıştır.

 

Osmanlı’ya 1853’te İlk defa Borç veren James Mayer de Rothschild (1792-1868)

 

 

 

 

 

 

Rothschild Ailesi’nden alınan büyük miktardaki ilk borç 1855 tarihinde yapılmıştır. Osmanlı Devleti, ilk büyük dış borcunu 1854 yılında Goldsmidt, Palmer ve ortaklarından almıştı. Fakat alınan bu para, Ruslarla yapılan savaş yüzünden kısa sürede erimişti. Çünkü bu sırada Osmanlı Devleti, fevkalade masraflarla karşı karşıya kalmıştı. Bu yüzden 5 Temmuz 1855’te Rothschildlerle 5 milyon sterlinlik bir borç antlaşması yapıldı. Borçlanma, aynı zamanda İngiltere ve Fransa’nın kefaletiyle yapıldı. İstikrazın faizi %4, amortismanı %1’di. Söz konusu borcun faiz ve amortismanı, Mısır vergisiyle, İzmir ve Beriyetüşşam-Suriye gümrüklerinin hâsılatından ödenecekti.

Antlaşma gereğince, kefaletle sağlanacak olan para, tamamen savaşın yürütülmesi için sarf edilecek ve bu işi görmesi için Fransa, İngiltere ve Osmanlı Devleti’nin tayin edeceği üyelerden oluşan bir komisyon kurulacaktır. Düyûn-ı Umumiye’nin bir tür öncüsü sayılabilecek bu komisyonun kurulmasının, Osmanlı Devleti’nin mâlî kontrol altına alınması anlamına geldiği açıktır.

1855 borçlanmasından sonra Osmanlı Devleti gerek alınan borcun taksitlerinin ödenmesi ve gerekse diğer masraflar için Rothschildlerden küçük çaplı borçlanmalar da yapmıştır. Yani devlet, borcu borçla kapatmak yoluna girdi. Bu yıllarda Paris ve Londra’da bulunan Osmanlı sefaretleriyle Londra’da okuyan öğrencilerin finansmanları da yine Rothschild Ailesi’nden yapılan istikrazlarla gerçekleşti. Rothschildler, borç para verme dışında Ekim 1856’da Osmanlı Bankası’nın kurulması için bir teklif vermişlerse de bu teklifleri kabul edilmemişti.

Borçlanmanın Sonu: İflâs

Abdülaziz’in Padişah, devlet içerisindeki “Rus Hizbi”nin başlıca önde gelen ismi Mahmut Nedim Paşa’nın Sadrazam, Safvet Paşa’nın Hariciye Nazırı, Yusuf Ziya Paşa’nın Maliye Nazırı ve Mehmet Kabulî Paşa’nın Ticaret Nazırı bulunduğu sırada, İstanbul’da yayınlanan 10 Ekim 1875 tarihli gazetelerde şu resmi demeç görüldü: “Bugünden itibaren, Devlet-i Osmaniye dahilî ve haricî borçlarının faiz ve itfaları beş sene için yarıya indirilmiştir.” Bu tarihe kadar Osmanlı Devleti, toplamda 220 milyon sterlin (İngiliz lirası) borçlandığı halde, yalnızca 116 milyon sterlin elde etmişti. Osmanlı Devleti’nin borç tarihine ilişkin araştırmalarda, 1854 tarihinde alınan ve daha evvel sözünü ettiğimiz istikraz, ilk borç kabul edilir. İkincisi, bu makalenin konusu olan Rothschild Ailesi’nden alınmıştır. Üçüncüsü yine daha evvel sözü edilen Palmer ve ortaklarınca verilen borçtur. Birinci Dünya Savaşı’na kadar, çeşitli bankerlerden ve kuruluşlardan 40’ı aşkın istikraz yapılmıştır.

II. Abdülhamid, Rothschildlerden İlk Defa 1891’de Borç Alıyor

Abdülhamid döneminde de Rothschild Ailesi’yle iki defa borç ilişkisine girilmiştir. Bunların ilki 1891 yılına tesadüf etmektedir. 1891 borçlanması aynı zamanda 1877 borçlanmasıyla da ilgilidir. 5 Mart 1891 tarihinde imzalanacak olan mukaveleye göre, bu tahvil işlemi, Osmanlı Devleti ile Londra ve Paris’teki Rothschild Grupları ve Osmanlı Bankası arasında gerçekleştirilmiştir. Bu sözleşme ile 1877 yılında ihraç edilmiş olan ve 4.285.630 sterlin tutan ve halen tedavülde bulunan Muhafaza-i Hukuk-ı Osmaniye İstikrazıOttoman Defence Loan– ve Mısır vergisi karşılık gösterilerek, Rothschildler ve Osmanlı Bankası ile anlaşmaya varılmıştır. Osmanlı Devleti, 1877 istikrazının 4.285.630 sterlin değerindeki tahvilatının değişimi için, Rothschildlerden %4 faizle 6.316.920 sterlin borç alınmıştır. Borçlanma süresi antlaşmaya göre 60 yıldı. Borcun yıllık geri ödemesi ise 280.612 sterlin, 18 şilin ve 4 peni olarak tespit edilmiştir. Yani bu durumda 60 yıl içinde Rothschild Ailesi’ne ödenecek paranın toplamı yaklaşık 16.837.000 sterline ulaşacaktı. Bu mukavele 2 Mart 1891’de Sultan II. Abdülhamid tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

Sultan II. Abdülhamid, Rothschildlerden 1894’te İkinci Defa Borç Alıyor

Sultan II. Abdülhamid devrinde ile Rothschild Ailesi’nden alınan ikinci borç, 1894 yılında gerçekleşmiştir. Rothschildler ve Osmanlı Bankası, 5 Mart 1891 tarihli borç antlaşmasının yirmi birincisi maddesiyle Osmanlı Devleti’nin 1854, 1855 ve 1871 istikrazlarını tahvil etmeğe karar vermesi halinde, “rüçhan olma hakkını” elde etmişlerdi. Rothschildler ve Osmanlı Bankası uygun zamanı bularak 1894 yılında, 1855 istikrazı hariç Mısır vergisiyle temin olunan 1854 ve 1871 istikrazlarının tahvili için teşebbüse geçtiler. Yani 1894 borçlanması, 1854 ve 1871 yılında yapılan borçlanmalarla ilgilidir. Sultan II. Abdülhamid, Rothschildlerin bu teklifinin müzakere edilmesini 21 Nisan 1894’te uygun görmüştür. Rothschildler adına İstanbul’daki görüşmeleri, Azeryan Efendi yürütmüştür. Mukavele yapılırken Rothschildler, Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın taahüdünün alınmasını şart koşmuşlardı. Mukavele yapılması için, 14 Mayıs 1894 tarihinde Saray onay vermiştir. Ardından bir taraftan Osmanlı Devleti adına Maliye Nazırı Ahmet Nazif Paşa, diğer taraftan Rothschild Ailesi’nin Londra ve Paris Grubu ile Osmanlı Bankası arasında 16 Mayıs 1894’te bir mukavele yapılmıştır. Mukavele, Mısır vergisine ilişkin bulunduğu için, Mısır Hıdîvi tarafından da tasdik edilecektir. Mısır Hıdîvi’nin de onayından sonra, Rothschildler ve Osmanlı Bankası, 1854 ve 1871 istikrazlarının tedavülde bulunan tahvillerini hamillerinden bedellerini ödeyerek satın almışlardır. Bu satın alma işleminin itibarî tutarı 8.212.340 sterlindi.  %3,5 faizli yeni borçlanmanın süresi 61 yıldı. Yani bir başka deyişle tahvillerin süresi 15 Ekim 1955 tarihine kadar geçerli olacaktır. Osmanlı Devleti, yeni borçlanmayı yıllık 329.249 sterlin, 6 şilin, 1 peni’lik taksitler halinde İngiltere Bankası’na yatıracaktı. Bu durumda borcun 61 yıl içindeki geri ödemesi 20.084.189 sterline ulaşacaktı. Rothschild Ailesi’nin Osmanlı Devleti’nden Filistin’le ilgili ilk talepleri de 1891 yılı borçlanmasının sonrasına rastlamaktadır.

Yeni Bir Devletin İnşası ve Baron Edmond James de Rothschild

Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı Devleti’nin Filistin ve Rothshildlerle olan ilişkisi Parisli Baron Edmond James Rothschild (1845-1934) etrafında gelişmiştir. Edmond, diğer iki kardeşinin aksine bankacılıkla ilgilenmemiş, gençliğinden beri sanata ilgi duymuş, koleksiyoncu biriydi. Özellikle Rusya’da Yahudilere uygulanan pogromla birlikte bütün ömrünü ve servetini ırkdaşlarının refahına harcamıştır. Bu bakımdan Yahudiler arasında hayırsever ve Yishuv’un Babası olarak anılmıştır.

Edmond James de Rothschild, Rusya’dan gelen Yahudiler için ilk önce Filistin’de ‘Uyun el-Kara, daha sonra Zikhron Ya’akov ve Ekron el-Betty kolonilerini kurarak Filistin’de toprak satın almaya başlamıştır. Theodor Herzl’in aksine o sessiz yerleşimi savunmuştur. Kolonilerine Versailles ya da Montpellier diplomalı doktor, hekim, mühendis gibi pek çok uzman getirtmiş, bataklıkları kurutmuştur. 1900 yılı itibarıyla 250 bin dönümden oluşan 12 yerleşim birimine 14 milyon frank harcamıştı. Osmanlı idaresindeki Filistin’i ve kolonilerini 1887, 1893, 1899 ve 1914 yıllarında dört defa ziyaret etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Filistin’de şarap endüstrisinin oluşumunda önemli katkıları olduğu gibi Filistin Elektrik Şirketi’nin sponsorluğunu yapmış, Hebrew Üniversitesi’ni kurdurmuştur. 1923’te Filistin Yahudi Kolonizasyon Birliği’ni (Palestine-Jewish Colonisation Association) oğlu James’in başkanlığında yeniden organize etmiştir. Golan, Havran ve Samaria’da yeni yerleşim birimleri kurmuştur. 1925’te Filistin’e son defa ziyaret etmiş ve 1934’te ölmüştür. Öldüğünde 30 yerleşim biriminde 500 bin dönümden fazla arazi satın almıştı. 1954 yılında eşiyle kendisinin Paris Pére Lachaise Mezarlığı’ndaki naaşları, Zemarin yakınlarındaki Ramat ha-Nadiv’e nakledilmiştir. 1954’teki mezar nakil töreni sırasında Weizmann ve David Ben Gurion’un yaptıkları konuşma Edmond James de Rothschild’in İsrail ve Siyonizme olan hizmetlerini özetlemektedir: Kimse ondan daha fazla İsrail’e hizmet etmemiştir.

Rothschildlerin, sarraf titizliğiyle faaliyet gösterdikleri alan, Osmanlı Devleti’nin Filistin bölgesiydi ve bu yıllarda Osmanlı idaresi burada şöyle teşkil edilmişti: XIX.  yüzyılda, şimdiki Lübnan’ın güney kısmı, Cebel-i Lübnan özerk mutasarrıflığı olarak doğrudan İstanbul’a bağlıydı. Daha güneydeki Kudüs-i Şerif de merkeze bağlı mutasarrıflıktı. Cebel’in ortasındaki Beyrut, güneydeki Hayfa ve Akkâ, kuzeydeki Lâzkiye ve Trablusşam Sancaklarıyla birlikte Beyrut Vilâyeti’ni teşkil ediyordu. Doğu’da 250.000 nüfuslu, Şam merkez olmak üzere Suriye Vilâyeti ve Kuzey Doğu’da da Ayıntab ve Antakya’yı da içine alan Halep Vilayeti Suriye-Filistin ülkesini oluşturuyordu.

 

 

Sultan II. Abdülhamid Döneminde Filistin

 

 

 

 

 

 

 

Yahudiler için Filistin’de yurt kurma çabaları, Rothschildlerle başlamış değildir. 1799 yılında Napolyon, Akkâ kuşatması sırasında, Filistin’deki Yahudilere, Suriye’nin işgalinden sonra, Kudüs ve civarında bir hükümet vadetmişti. İngiltere’nin, Hindistan yolu üzerinde bulunan Musevilerle ilgilenmesi de bundan sonradır ve XIX. yüzyılın ilk yarısında başlamıştır. Filistin’de Yahudilerin yurt kurması için faaliyette bulunan Nathan Rothschild’in yakını siyasî aktivist Moses Montefiore’ye, Kraliçe Victoria’nın Sir unvanı vermesi de bu yüzdendir. Rothschild Ailesi’nin stratejik kararlarında, Disraeli kadar etkili rol oynayan Sefarad Montefiore, yüz yıl kadar süren uzun hayatı boyunca giriştiği siyasal faaliyetlerinde, Filistin konusunda, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’yla hep iş birliği halinde kalmıştır. Sir Moses Montefiore, aynı zamanda Nathan Mayer Rothschild’in de bacanağıydı.

Rothschildlerin Filistin’e olan ilgisi ise bir hayli gerilere uzanmaktadır. Filistin’de bir Yahudi Devleti kurulması fikrini hayata geçirmeye çalışan ilk kişi Haham Zevi Hirsch Kalischer’dir. Kalischer, 1836 gibi erken bir tarihte Frankfurt’taki Amschel Mayer von Rothschild’e zamanın Filistin ve Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan Kudüs’ün satın alınması için bir girişimde bulunmalarını rica etmiştir. Yani Rothschildler, Filistin ve Siyonizm meselesiyle 1836 yılından itibaren temas halinde olmuşlardır.

İngiltere’nin, Filistin’e ilgisi bilhassa Disraeli’nin Başbakanlığı döneminde artmıştır. Bu yıllarda, İngiltere konsolosları, Osmanlı ülkesinde Avusturya, Rusya, Fransa yahut başka bir devletin vatandaşı olan Yahudilerin herhangi bir sorununda, metbû’ devletin ilgisiz kalması halinde, Yahudiler lehine duruma müdahale edebileceklerine dair yetkilendirilmişlerdi. İngiltere’nin izlediği bu politikadan ürken bazı devletler de Filistin’e gelen Yahudilere himaye belgesi dağıtmaya başlamışlardır. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğü ortaya çıkınca, İngiltere Başbakanı Disraeli, uzun süreden beridir düşündüğü planı hayata geçirmek için harekete geçmiştir. Sir Laurence Oliphant ve Lord Salisbury ile hazırladıkları ve Musevilerin Filistin’e yerleştirilmesine dair bir projeyi, II. Abdülhamid’e sunmuşlardır. Fakat Sultan, 16 Mayıs 1880 tarihinde bu isteği reddetmiştir.

Disraeli’nin, ölümünden sonra, muhacir Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesi projesini Rothschildlerin ele aldıkları anlaşılıyor. Rothschildlerin Filistin’e yönelmesi XIX. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Doğu Avrupa ve Rusya’da Yahudi düşmanlığının zirveye çıktığı yıllara rastlamaktadır. Yahudilere yeni bir yurt bulma yolunda, 16 Haziran 1869 tarihli Ecanibe Toprak Satışını düzenleyen kanun, Rothschild Ailesi’nin işini çok kolaylaştırmıştır. Buna göre, yabancılar Hicaz Vilâyeti dışında kalan Osmanlı ülkesinde mülk edinebileceklerdi. Elimizdeki belgelere göre, Rothschild Ailesi adına, Filistin’de satın alınan toprakların tapu kayıtları da Rusya’da Yahudilere uygulanan pogromla aynı zamana tesadüf etmektedir. Rothschildler, Filistin’deki ilk araziyi 1882’de satın almıştır. İleride de etraflıca anlatılacağı üzere bu tarihten sonra Rothschild Ailesi çeşitli yollarla Filistin’den yüz binlerce dönüm arazi satın almıştır. 1918 yılında Filistin’in 7.120.000 dönüm tarıma elverişli topraklarından Celal Tevfik Karasapan’a göre 650.000, Ariah Avneri’ye göre 418.000 dönümü Musevilere aittir. Bu rakam, Yahudilerin, çok kısa sürede ne denli mesafe aldıklarının önemli bir göstergesidir. Yoğun biçimde arazi satın alma yılları olan 1880’lerde, Osmanlı Devleti ile Rothschildler arasında ciddi bir anlaşmazlık yoktur. Bir müddet sonra, Filistin’de toprak satışlarının ve bina yapımının artmasından endişe duyan II. Abdülhamid, bu tür işlemleri kesinlikle yasaklamıştır.

Rothschildlerin Rus Yahudilerinin Filistin’e yerleştirilmesini talep ettikleri ilk belgeler 1891 yılı ortalarına tesadüf etmektedir.  Bu tarih, aynı zamanda 5 Mart 1891’de Rothschild Ailesi’yle yapılan istikrazın hemen sonrasına rastlamaktadır. Birinci Lord Nathaniel Mayer de Rothschild, Rus ve Polonyalı Musevilerin Filistin’e yerleştirilmesi için İngiltere Hükümeti’ne müracaat etmiştir.  Londra Sefiri Rüstem Paşa tarafından bu başvuru, 22 Haziran 1891’de İstanbul’a iletilmiştir. Oysaki bu tarihten çok önce Rusya ve Doğu Avrupa’dan Filistin’e yoğun bir şekilde Yahudi göçü başlamıştı. Çünkü Rus Çarlığı bir müddetten beri ülkesinde yaşayan Musevileri kaçırmak için şiddetli baskı -pogrom- uyguluyordu. Bilhassa Rum tüccarların kışkırtması ile patlak veren olaylarda Museviler, topluca katliama uğramıştır. Pek çok Musevi, Dünya’nın bazı bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. Rothschild Ailesi’nin Rusya’ya çok büyük miktarlarda borç para verdiği 1889, 1890 yıllarında da Musevilere uygulanan ağır baskı devam etmiştir. İşte Rothschildlerin İngiltere Hükümeti’ne müracaatı bu tarihlere tesadüf etmektedir. Elçi’nin yazısına göre, Rothschild, Musevilerin Filistin topraklarına daha büyük miktarlarda yerleşmesi için Salisbury liderliğindeki hükümetten destek beklemektedir. Elçi, Başbakanla bu konuyu görüşmüştür. Başbakan, kendisine böyle bir tasarı verildiğini fakat bu hususta tedbirli hareket edeceğini, Osmanlı Hükümeti’nin politikasına aykırı bir harekette bulunmak istemediğini söylemiştir. Babıâlî’nin düşüncelerini anlamak bakımından da tasarıyı, İstanbul’daki İngiltere Elçisi Sir William Arthur Whit’a göndermiştir. Buradan, şu hükme kolayca ulaşılabilir. Rothschild Ailesi, krallara, sultanlara, Çar’a, cumhuriyetlere borç para temin ettiği gibi aynı zamanda uluslararası siyasette bir aktör gibi hareket etmektedir.

Bu tarihten üç ay sonra 27 Eylül 1891’de Kudüs Mutasarrıflığı maiyetinde Kaymakam Mülazımı olarak istihdam edilen Boyacıyan Mihran Efendi’nin bir mektubu Filistin’deki Yahudilerin yayılmacı faaliyetlerini ayrıntılı olarak incelemiş ve alınması gereken tedbirleri sıralamıştır. Boyacıyan Mihran’a göre Gazze ve Yafa sahili arasındaki arazilerin yüzde 50’si Yahudilerce satın alınmıştır. 5-10 sene evvel 10 kuruşa satılan bir arazi şimdi 200-300 kuruşa satılmaktadır. Belgeye göre kolonileştirilen köylerde 2 milyon kök üzüm asması bulunmaktadır. Yahudilerin Filistin’e olan göçlerini ise Rothschild, Hirsch ve Alliance Israélite organize etmektedir. Boyacıyan Mihran’ın tespitine göre “Rothschild şimdiden beynlerinde ilk padişah sülalesi sırasına geçdiğine nazaran Benî İsrail Devleti top tüfenk ile değil belki tasarruf-ı arazi vasıtasıyla bilâ-muharebe teşkil olunacaktır.” Gerçekten de sonraki gelişmeler Boyacıyan Mihran’ı haklı çıkarmıştır.

Sultan’ın yasaklamasına rağmen, Suriye ve Filistin bölgesine hem Rusya’dan hem de Avrupa’nın diğer bölgelerinden türlü yollarla Museviler gelmişler ve bölgenin belirli kesimlerine yerleşmişlerdir. Yerleşimciler, Rothschildlerin himayesindedir.

Uygulanmayan Yasaklar ve Baron Edmond James de Rothschild’in Filistin’deki İlk Kolonileri

Rusların 1892 yılında Museviler üzerinde kurdukları baskıları şiddetlendirmeleri üzerine ikinci aliya baş göstermiştir. Osmanlı Devleti de göçleri sınırlandırmak maksadıyla, kimi tedbirler almaya çalışmış fakat hareket, Rothschild Ailesi’nin bilgisi ve örgütlemesi ile yapıldığı için bütün tedbirler etkisiz kalmıştır. Bu şekilde bölgeye hem Yahudiler iskân edilmiş hem de izinsiz olarak bina yapılmasına izin verilmiştir.

Baronun Vekili Elie Scheid, 29 Nisan 1893 tarihini taşıyan ve Baron Rothschild’in, bir plânlama dairesinde satın aldığı arazilerin yer ve dönümünü de göstermesi açısından ilgi çekici bir belgede şöyle demektedir:

“Baron Edmond [James de] Rothschild’in Suriye ve Beyrut taraflarında iştirâ etmiş olduğu çiftliklerin bu ana kadar teehhür etmiş olan muamele-i ferağiyelerinin icrasına müsaade buyurulmasını…

Baron Rothschild’in yeniden arazi ve emlâk iştirâ etmek niyetinde olmadığına bu kere dahi resmen arz-ı teminat eyler mevcut olanları hakkında ber-vech-i zir beyanı malûmata cüret eyliyorum. Şöyle ki:

Evvela; Akkâ Sancağı’na tâbi Hayfa Kaymakamlığı dahilinde Zemarin nam mevkiindeki arazidir ki Zemarin-Deyrkume- Tanturah- Şefeya-Şefeya Nesl-i Ümmülcemal çiftliklerinden ibaret olup 1883 ve 1886 meyanelerinde iştirâ edilerek Michel Erlanger ve Nissim Behar namlarına koçanları mevcuttur. Tahminen 22 bin dönüm olup derununda 130 familya sakindir.

Saniyen; yine Akkâ Sancağı’na tâbi Safed Kaymakamlığı dahilinde Câ’ûne nam mevkideki arazidir ki Câ’ûne-Kır’ım-Kabaye-Zübeyd çiftliklerinden mürekkeb olup 1883, 1886, 1891 senelerinde iştirâ edilmiştir. Koçanları Elie Scheid namına mukayyed olarak 16 bin dönümden ibaret ve 70 familya ile meskûndur.

Salisen; Kudüs Sancağı’nda Yafa Kaymakamlığı dahilinde Mulabbis Çiftliğidir ki 1882 senesinde iştirâ edilmiştir. 14 bin dönümden ibaret olup 60 familyayı muhtevidir ki koçanları Erlanger ve Salomon ve Pines namlarına mukayyeddir.

Rabian; Kudüs-i Şerif Sancağı’nda Yafa Kaymakamlığı dahilinde ‘Uyun el-Kara ve La’un mevkilerindeki arazi olup 1882 ve 1885 senelerinde alınarak Erlanger ismine mukayyeddir. Tahminen 7 bin dönüm araziden mürekkeb olup 80 familya iskân edilmiştir.

Hamisen; Kudüs Mutasarrıflığı dahilinde Yafa Kaymakamlığı’nda vaki Ekron el-Betty çiftliği olup 1883 senesinde iştirâ edilip koçanları Samuel Hirsch namına mukayyeddir. Tahminen 7 bin dönümden ibaret olup derununda 40 familya sakindir.

Sadisen; Kudüs Sancağı’nda Gazze Kaymakamlığı’nda Kasdiniyye nam mevkideki arazi olup 1886 senesinde iştirâ edilerek Qara ve Scheid isimlerine mukayyeddir. Tahminen 13 bin dönümden ibaret olup derununda 30 familya iskân edilmiştir.

Efkâr-ı hakkaniyet nessar-ı Sadaret-penâhîlerine bila-güzar keyfiyeti ber-vech-i bâlâ huzur-ı sami-i Hıdîv-i ekremilerine arz ve beyana cüret eyledim. Ol-bâbda ve herhalde emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir.”

Yukarıdaki belgede ismi verilen köylerdeki Rothschild arazileri, 1882 ve 1892 yılları arasında satın alınmıştır. Bu tarih aynı zamanda Rusya’da 1881 yılından itibaren uygulanan pogromla eş zamanlıdır.

 

Filistin’deki Rothschild Kolonileri

 

 

 

 

 

 

·      ‘Uyun el-Kara (Rishon le-Zion)

Rothschild Ailesi’nin Filistin’de kurduğu ilk koloni Tel Aviv-Yafa’nın güneyinde bulunan ‘Uyun el-Kara (Rishon le-Zion) (Siyonda İlk) adını taşımaktadır.  Yukarıda 7 bin dönüm arazi ile 80 aileden oluştuğu görülen köyün ilk kurucuları Temmuz 1882 sonunda Rusya’dan gelen Siyon Aşıklarına (Hibbat Zion) mensup 10 kişiydi. Burada Ein Hakoirah olarak bilinen ve suyu olmayan araziye dönüm başına 16 frank ödemiştir. Kolonideki 3.340 dönümlük arazi daha önce Yafa İngiliz Konsolos Yardımcısı Haim Amzalak tarafından yerleşimcilere verilmiştir. Koloni kendini finanse etmekte zorlanınca 1883’te Baron Edmond’un himayesine girmiştir. Baron Edmond, başta buraya 25 bin frank hibe etmiştir. Ardından 1883 sonunda koloninin güneydoğusundaki 4 bin dönümlük arazi satın alınmış, arazilere arpa ve buğday ekilmiştir. Bataklıkların kurutulmasına başlanmış, ardından da asma dikilerek, şarap mahzenleri inşa edilmiştir. 1899’da ayrıca bir ispirto fabrikası da kurulmuştur. Burada üretilen şaraplar, The Carmel Wine adıyla 1900 yılında Paris’te yapılan bir yarışmada altın madalya kazanmıştır. 1907’de koloninin arazisi 12.900 dönüme ulaşmıştır. Bu arazilerin 3.340 dönümü Baron Edmond tarafından Filistin’in zengin ve seçkin ailelerinden olan Dacanîlerden alınmıştır. Nüfusu, Doğu Avrupa ve Yemen’den gelen Yahudilerle 1897’de 500, 1917’de 2.130’a ulaşan koloni, 1950’de şehir statüsünü almıştır. 2002’de nüfusu 211.600 olan Rishon le-Zion, günümüzde İsrail’in dördüncü büyük kentidir. İsrail Devleti’nin ilk Başbakanı ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan David Ben Gurion (1886-1973) 20 yaşında iken bir süre bu kolonide çalışmıştır.

·      Ekron el-Betty (Mazkeret Batya/Bathiah)

Belgede adı geçen Ekron el-Betty çiftliği günümüzde Mazkeret Batya’dır. Yafa ile Kudüs arasındadır. 1883’te kurulan koloni, adını Baron Edmond’un annesi Betty von Rothschild’e borçludur. 1883’te Samuel Hirsch adına kayıtlı olan köyde Rothschild’in 7 bin dönüm arazisi üzerinde 40 aile iskân edilmiştir. Polonya ve Rusyalı Yahudilerden oluşan köyün 1888’deki yöneticisi Türkleri de yakından tanıyan ve uzun süre İstanbul’daki Alliance Okullarının müdürlüğünü de yapmış olan ve akıcı bir şekilde Türkçe ve Arapça konuşabilen Alsacelı Alphonse Bloch’tur. Bloch, 1888’de yerleşimcilerle anlaşamayınca görevden alınmıştır. 1900 yılına kadar genellikle Ekron ismiyle bilinen bu yerleşim birimi 7 km’dir ve günümüzde 10 bin kadar bir nüfusa sahiptir. 1890’larda buradaki bataklık tamamen yok edilmiş, su kuyuları açılmış, tahıl ürünlerinin yanı sıra limon ve kayısı tarımına da başlanmıştır. Koloniyi 1913’te ziyaret eden Gordon’a göre Baron’un kolonilerindeki ilk zeytin ağacı dikimi buraya yapılmıştır. Nüfusu, 66 aileden -12’si Kafkasya kökenli- oluşan 323 kişiydi. Kolonideki arazi miktarı da 10 bin dönüme ulaşmıştı.

·      Zemarin (Zikhron Ya’akov)

Köyün İbranice ismi Zikhron Ya’akov’dur. Bu köy Baron Edmond’un ikinci köyüdür. Zikhron Ya’akov (Memory of Jacob), ismini Baron Edmond’un babası James’in İbranice adı Jakov’dan (Jacob) almıştır. İsrail’in kuzeyinde Karmel Dağı’nın eteklerinde Romanya Yahudileri için kurulmuştur. 1893’te 22 bin dönüm arazi ve 130 ailenin sakin olduğu Zemarin,  Tanturah’ın 30 km güneyindedir. Bu arazinin 600 dönümü 1882’de Hayfalı iki spekülatörden alınmıştır. Satın alma işleminin ardından koloniye 60 aile yerleştirilmiştir. Baron, buradaki bataklığın kurutulması ve yamaçlardaki taşların temizlenmesi için 42 bin frank harcamıştır. Köy ile sahil arasındaki alana ise çok miktarda okaliptüs ağaçları dikilmiştir. Koloni şaraplık üzümleriyle meşhurdur. Birinci Dünya Savaşı içerisinde, Osmanlı Ordularına karşı İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle birlikte hareket eden Aaron Aaronsohn ve kız kardeşi Sarah’ın teşkil ettikleri, NİLİ adlı casusluk şebekesi de Zemarin’de kurulmuştur.  Bu teşkilatın kurulduğu ev günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. 2002 nüfusu 14.300 idi. 1954’te Baron Edmond ile eşi Adelheid’in mezarı buraya nakledilmiştir. Edmond ile eşinin mezarının bulunduğu Ramat ha-Nadiv arazisi Hristiyan Arap el-Hurî ailesinden satın alınmıştır. Zikhron Ya’akov’un bitişiğinde kurulan yerleşim birimine ise Edmond’un İbranice ismi olan Benjamin’e atfen Binyamine ismi verilmiştir.

·      Bat Shelomo

Zemarin’in yakınında 1889’da kurulan kolonilerden biri de Salomon’un Kızı anlamına gelen Bat Shelomo’dur. Bu köy adını Viyanalı Salomon Rothschild’in kızı, Betty von Rothschild’den almıştır. Burası şaraplık üzümleriyle meşhurdur. Buraya 1897’de 13 bin şeftali ve bir o kadar zeytin ile 50 bin badem ağacı dikilmiştir.

      Câ’ûne (Rosh Pinnah)

Osmanlı belgelerinde Câ’ûne olarak geçen yerleşim birimi İbranî kaynaklarında Rosh Pinnah (Köşe Taşı)  adını almıştır. Câ’ûne, Yukarı Galile bölgesindeydi. Burası aynı zamanda bu bölgedeki Mahanaim, Mishmar ha-Yarden ve Yesud ha-Ma’alah (Zübeyd) kolonilerinin merkezi olarak tasavvur edilmiştir. Burayı Rothschild adına satın alan ve adını değiştiren Romanyalı Yahudi Moshe David Schub’dur. Rosh Pinnah, İsrail’in kuzeyinde Huleh Vadisi’nin güneyinde Canaan Dağları eteğinde 1882’de kurulmuştur. Buraya ilk etapta 30 aile yerleştirilmiştir. Baron Edmond’un vekilleri tarafından bu ailelere hane başına ayda 10 frank ödeme yapılıyordu. 1892’de Elie Scheid adına kayıtlı olan kolonide 1 fırın, 36 ahır, 2 dükkân ve 56 ev bulunuyordu. Burada kuru tarım yanında ipekböcekçiliği de yapılmaktaydı. Câ’ûne’de ham ipek eğiren bir dokuma fabrikası da vardı. Bu fabrikada 1903 yılında 150 kişi çalışıyordu. 1910 yılında Câ’ûne, Galile yerleşimleri arasındaki en kalabalık merkez haline gelmiştir. 1949’da belediyeye dönüşen Câ’ûne’nin 2002 yılı nüfusu 2.210’dur.

·      Zübeyd (Yesud ha-Ma’allah)

1893 tarihli Baron Edmond’un Galile bölgesindeki arazi listesinde bulunan Zübeyd, Kır’ım, Kabaye çiftlikleri ile Câ’ûne’ye bağlı bir yerleşimdi. Yahudilerce Yesud ha-Ma’allah olarak isimlendirilen Zübeyd kolonisi, 1883’te Polonya Musevilerince kurulmuştur. Sıtmalı olan bölge daha sonra Baron Edmond’un himayesine girmiştir. Bu koloniye ait arazilerin tapu satış işlemleri kanuna aykırı olarak 1892’de Safed Naibi’nin oğlu Said Efendi tarafından yapılmıştır. 1890-91’de buraya dut ağaçları dikilmiştir. Baron burada ipek, çiçekçilik ve parfüm sanayini geliştirmiştir. Burada üretilen parfümlerden birkaç şişe Filistin’i ziyaret eden Alman İmparatoruna hediye edilmiştir. Günümüzde belediye statüsünde bulunan Yesud ha-Ma’allah’ın 2002 yılı nüfusu 1.160 kişidir.

·      Cisr-i Benan (Mishmar ha-Yarden)

Osmanlı belgelerinde Cisr-i Benan arazisi, şeklinde geçen koloninin İbranicesi Mishmar ha-Yarden’dir. Kelime anlamı Ürdün’ün Koruyucusu demektir. Galile bölgesinde Ürdün Nehri’nin kenarında, İsrail’in kuzeyindedir. Burayı ilk önce 1884’te Amerikan Yahudileri, 1890’da ise Baron Edmond’un desteğiyle Rusya’dan gelen Siyon Aşıkları grubu satın almıştır. Tapu kaydına göre koloninin 2.500 dönümlük arazisi önce 1883’te Simon Corda’ya daha sonra da Nathan Nersis’e aitti.  1891’deki yöneticisi Romanyalı Yahudi Moshe David Schub’tu. 1895’ten sonraki yöneticisi ise Kalvaryski’ydi. 1900 yılında kolonide 18 hane ve 20 aile bulunuyordu.

·      Mulabbis (Petah Tikvah)

1893’te 14 bin dönüm arazi ile 60 aileyi barındıran ve Osmanlı belgelerinde Mulabbis olarak anılan bu koloni Tel Aviv’in 12 km doğusunda bulunan Petah Tikvah’tır. İbranice Umut Kapısı demektir. Koloni, 1878’de Yarkon Nehri yanındaki Mulabbis adlı Arap köyünden satın alınan 3.400 dönümlük sıtmalı arazi üzerine kurulmuştur. İsrail’de kurulan ilk koloni olması bakımından moshavotun annesi olarak nitelendirilmiştir. 1882’de 10 ev ile birlikte 66 nüfusu bulunuyordu. 1887’de Edmond, Filistin’i ziyaret ettiğinde yaşanılan maddi sıkıntı üzerine burayı himayesine almıştır.  Nüfusu 1891’de 464, 1900’de 818, 1930’da 8.768, 1939’da 20 bindi. 1920’de belediye, 1939’da da şehir statüsüne kavuşan Petah Tikvah’ın 2002 nüfusu 151 bindir. Kolonide kız ve erkek çocuklar için okullar inşa edilmiştir. Ayrıca bir ziraat okulu da bulunan koloni 1913’te Filistin’de en geniş araziye sahip olan yerleşim birimiydi.

·      Kasdiniyye (Kastinya/Be’er Taviyyah)

1886’da 13 bin dönüm arazi ile 30 ailenin yerleştirildiği Kasdiniyye’nin İbranice adı Kastinya’dır. Kastinya, Aşkelon ile Gazze arasındadır. Baron Edmond, 1887’de Filistin’e geldiğinde 7 bin dönüm daha arazi satın alarak hemen bitişiğine Be’er Taviyyah adlı koloniyi kurmuştur.

·      Şefeya (Meir Shefeya/Shefeyah)

Zikron Ya’akov’un kuzeyindedir. Buradaki Rothschild arazisi Michel Erlanger ile Nissim Behar adına kayıtlıydı. 1892’de Baron Edmond tarafından kurulmuştur. Buraya Zikhron Ya’akov’daki yerleşimcilerin çocuklarının eğitimi için bir tarım okulu açılmış, çiftlik evleri inşa edilmiştir. 1904’te Kishinev pogromundan kaçan İsrael Belkind tarafından buraya bir yurt yapılmıştır.  Buraya yapılan harcamalarla koloni o kadar güzelleşmişti ki Elie Scheid, Şefeya için “karasal cennet” tabirini kullanmaktaydı.

Yukarıda isimlerini verdiğimiz kolonilerdeki arazilerin tapuları, Baron Edmond adına kayıtlıdır ve Kasım 1893 tarihlidir.  Osmanlı Devleti, kolonilerin siyasi maksatlarla kurulduğunu düşünmektedir. Baron Rothschild’in vekili Elie Scheid, müvekkilinin insani amaçlarla bu işle ilgilendiğini iddia etmektedir. Yukarıdaki dilekçedeki bilgilerden anlaşıldığına göre, Rothschildler, Filistin’in stratejik önemi haiz bölgelerinden, 1882 yılından itibaren 80 bin dönüme yakın bir miktarda arazi satın almış görünmektedirler. Yani bir başka deyişle Baron Edmond’un Filistin’de arazi satın alması, İmparatorluğun malî iflasının en büyük dönüm noktalarından biri olan Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin kurulmasından hemen bir yıl sonradır. Arazi alınan yerler, Akkâ Sancağı’na bağlı Hayfa Kaymakamlığı dahilindeki Zemarin (Zikhron Ya’akov) başta olmak üzere bazı köylerdir. Akkâ Sancağı ve Hayfa Kazası, Filistin bölgesinin Akdeniz’e açılan başlıca liman şehridir. Yeni devletin inşası, yukarıda sözü edilen mahallerden başlayacaktır.

       Tevfik Efendi ve Arkadaşlarının İhbar Mektubu: Görevi Kötüye Kullanma

Liderliğini Baron Rothschild’in yaptığı örgütler, Filistin’de Musevilerin iskân edilmesini sağlamak için her türlü yola başvurmaktadır. Bu yollardan en etkili olanı ise hiç şüphe yok ki rüşvetti. Rüşvet, yerel idare ile olan sorunların halledilmesinde en büyük araç olmuştur. Belgelerden anlaşıldığı üzere Filistin’de nüfus memurundan, mutasarrıfa kadar rüşvet yaygınlaşmıştır.

Filistin’de merkezden gelen emirlere rağmen Baron Edmond başta olmak üzere Yahudi derneklerine arazi satışlarının yapılması devam etmiştir. Bu satışlarda verilen rüşveti ise Edmond’un vekilleri organize ediyordu. Rothschild’in vekilleri aynı zamanda rüşvet verdikleri memurların ayrıntılı listesini de tutuyorlardı. Bu vekiller her fırsatta Türk ve Araplarla iyi ilişkiler kurmaktan asla kaçınmamıştır. Kalvaryski’nin yazışmalarında bu tür fırsatlar gayet net açıklanmıştır. Ona göre Türklerin yönetimindeki bahşiş adı altındaki rüşvet kavramı, iş dünyasındaki altın tokalaşmalarından farklı değildi. Vergi memurlarının, polislerin hatta yargıçların bile son derece düşük maaşla çalıştığı İmparatorlukta bahşiş, yetkililerle olan ilişkileri, gereksiz sürtüşmelerden koruyan bir araçtı. Kalvaryski’nin hesap defterinde bu tür bahşişler şöyle yer tutmuştu: “Kadıya bir küheylan, Kadının ev hizmetçilerinin maaşları, Taberiya Kaymakamı’na halılar, perdeler…” Kalvaryski’ye göre bu tür harcamaların hepsi halkla ilişkiler gideriydi. Sosyal nezakete oldukça özen gösteren Kalvaryski, Taberiye Kaymakamı’nın kızının düğününe gidiyor, Hayfa Kaymakamı ile yemek yiyor, otomobilini Safed Kaymakamının hizmetine veriyordu. 1902-1904 yılları arasında Kudüs Mutasarrıflığı yapan Osman Kâzım Bey’in aldığı 42 kalem rüşvet, 16 Temmuz 1903’te Kudüs Kumandanlığı tarafından bir tutanakla tespit edilmiştir.

Öte yandan, Osmanlı yönetimi de kontrolü sağlamak için çaba göstermektedir. Bölgede bulunan bir kısım memurların bu yasakları nasıl etkisiz hale getirdiklerini, Akkâ Sancağı Eski Müdde-i Umumi Muavini Nabluslu Mehmet Tevfik Efendi ve arkadaşları Belka Sancağı Reji Eski Müdürü Hayfalı Sait Mehmet ve Belka dahilinde Şa’raviyye-i Şarkiyye Nahiyesi Eski Müdürü Beyrutlu Suphi tarafından kaleme alınan, ihbar mektubundan öğreniyoruz. 15 Ağustos 1893 tarihli mektup, doğrudan Padişah’a gönderilmiştir ve şu iddiada bulunulmaktadır: Akkâ Mutasarrıfı Sadık Paşa, Hayfa Kaymakamı Mustafa Efendi, Akkâ Müftüsü Ali Efendi, Hayfa Belediye Başkanı Mustafa Efendi ve Hayfa İdare Meclisi Azası Necip Efendi, iskânı yasak olmasına rağmen Rus ve Romanyalı 140 Yahudi ailesini 1890 yılında rüşvetle Hayfa’ya kabul etmişlerdir. Mutasarrıf Sadık Paşa’nın biraderi ise Adana eski Valisi Şakir Paşa’dır. Akkâ Müftüsü Ali Efendi, Şakir Paşa’nın adamıdır. Oldukça ayrıntılı olan bu mektupta yukarıda ismi verilen idareciler Cebel-i Lübnan ahalisinden Selim Nasrullah el-Hurî’nin arazisini 18 bin liraya Yahudilere satmışlar, bu iş için ise 2 bin lira rüşvet almışlardır. Arazi satışı yapıldıktan sonra geceleyin Hayfa Polislerinden Aziz ve Hayfa Zabıta Memuru Yüzbaşı Ali Beylerin nezaretinde Hayfa limanında vapurda bekleyen Yahudiler sahile çıkarılmıştır. Bunlara eski tarihli ruhsatnameler verilerek güya bunlar bölgenin eski halkındanmış gibi muamele yapılmıştır. 140 aile, nüfusa kaydedilmeden Taberiye ve Safed’te doğmuş gibi gösterilmiş, tezkere-i Osmaniyeleri verilerek nüfusa kaydedilmişlerdir. Bunların muktedirlerinden işlemler için birer beyaz Mecidiye alınmıştır. Böylece ecnebî ve kaçak olarak Hayfa’ya gelen Yahudiler, ahali-i kadime hükmüne girmiştir. Ne zaman Hayfa’ya bir vapur gelse bu işlemler tekerrür etmektedir.

Bu şekilde nüfus kayıtlarında rüşvet karşılığında tahrifat yaparak, bölgeye gelen muhacir Musevileri, yerli halkmış gibi gösterenlerden biri Safed Kazası Nüfus Memuru Zeki Efendi’ydi. Yine Gazze Mal Müdürü Mahmut Efendi, Kudüs Başkomiseri Süleyman Efendi, Kudüs Mutasarrıfı İbrahim Hakkı Paşa, Osman Kâzım Bey, Yafa Kaymakamı Musa Kazım Efendi Yahudilere toprak satışına yardım eden, kaçak yollardan gelen yerleşimcileri rüşvetle Filistin’e sokanların sadece birkaçıdır. Bu dönemde Kudüs Mutasarrıflığı’nda bulunan Tevfik Biren, hatıralarında memurların rüşvet aldığını kabul etmektedir.

Mehmet Tevfik Efendi ve arkadaşlarının ihbar mektubunu gören Sultan II. Abdülhamid, Rusya’dan gelen 140 hane Musevi’nin yasak olduğu halde, Hayfa’da topluca iskân olunduklarını ve Yahudilerden oluşan büyük ölçekli köylerin kurulduğunu haber aldığını söyleyerek, Sadrazam Ahmet Cevat Paşa’ya bunun doğruluğunu sormuştur. Beyrut’la yazışan Sadrazam’a göre Filistin’e Musevi muhacereti konusundaki yazışmalarda sıkça kullanılmaya başlayan ve tekerleme haline dönüşen şu ifadeyi kullanmayı da ihmal etmemiştir. Yahudi muhacereti, gelecekte mahzurlu olabileceği için her türlü tedbir alınmaktadır.

Yukarıda belgelerde ayrıntılarıyla ifade etmeye çalıştığımız Rothschild arazileriyle ve diğer kolonilerin Encyclopaedia Judaica’ya göre 1898 yılındaki nüfus ve arazi miktarı şu şekildedir:

Koloni Adı Nüfus Arazi (Dönüm)
Be’er Toviyyah/Kasdiniyye 105 5.630
Ein Zeitim/Ayn Zeytun 51 5.600
Ekron (Mazkeret Batya) 150 4.090
Gedera 69 3.400
Hadera/Nefiat-Hazire-Derdare 870 29.880
Hartuv 28 5.000
Kefar Sava 153 7.500
Mahanayim 8.500
Meron 2.000
Metullah 233 12.000
Mihmar ha-Yarden/Cisr-i Benan 93 2.380
Mikveh İsrael 225 2.600
Moza 15 650
Nes Ziyyonah 121 1.800
Petah Tikvah/Mulabbis 502 13.850
Rehovot 281 10.500
Rishon le-Zion/‘Uyun el-Kara 531 6.800
Rosh Pinnah/Câ’ûne 325 14.000
Şecera/Sejerah 27.000
Tanturah ve ‘Atlit 1.070 20.000
Yesud ha-Ma’allah/Zübeyd 100 12.500
Zikhron Ya’akov/Zemarin
Toplam 4.722 195.680

Tablo: 1898’deki Yahudi Yerleşimleri Alanı ve Nüfusu

Yukarıdaki tabloya göre 1898 yılında mevcut olan yerleşim yeri sayısı 22’dir. Bu 22 yerleşim biriminde 4. 722 göçmen ikamet etmektedir. Satın alınan arazi miktarı ise toplamda 195.680 dönümdür.

1901 yılından sonra Filistin’de Rothschildlerin gösterdiği faaliyetler, belgelere yansımamış görünmektedir.  Bunun sebebi ise Baron Rothschild’in Filistin’de bulunan kolonilerinin Ocak 1900’den itibaren Baron Hirsch’in Yahudi Kolonizasyon Şirketi (JCA) himayesine girmesidir. Kısa adı JCA olan Jewish Colonisation Association’ın 6 üyeli yönetim kurulunun başkanı da Baron Edmond James de Rothschild’di.

Baron Edmond James de Rothschild’in kolonilerini JCA’ya devretme kararı almasındaki sebep, sağlığındaki ani bozulmaydı. Oğlu James ise bu sırada Cambridge’de öğrenciydi ve yerleşimlerle ilgili iş yükünü kaldırmaya hazır değildi. Edmond, 1899’daki Filistin ziyareti sırasında, kolonilerinin 15 yıl içinde geldiği aşamayı da yakından görmüştü. Edmond öldüğünde yerleşimlerinin yok olmamasını sağlamak zorundaydı. Bu durumda engeller ne olursa olsun yerleşimlerini ayakta tutma ve refaha kavuşmalarını sağlamaya kararlıydı. Bu amaçla JCA ile bir mutabakata varmıştır. Böylece 1 Ocak 1901’den itibaren kolonilerini JCA’ya devretmiştir. Bununla birlikte JCA’dan çok yine kendisi tek finansman kaynağı olmayı sürdürmüştür.

Sonuç ve Değerlendirme

Doğu Avrupa’dan ve Rusya’dan aliyah olarak adlandırılan kitlesel Yahudi göçlerine karşı Hükümet, yasakların çiğnendiğini anlatan birçok rapora rağmen ciddi bir adım atamamıştır. Stanford Shaw’a göre yasadışı olarak gelen Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine ve tarım yapmalarına izin vermeyen Osmanlı yönetimi, Filistin’de yaşayan gerek yerli ve gerekse yabancı Musevilerin toprak satın almalarına izin vermiştir. Böylece aksi yönde yayınlanan bütün fermanlara rağmen, Filistin’deki Yahudi yerleşiminin kalıcı olmasının ve geniş alanlara yayılmasının önünü açmıştır. Bu suretle Filistin’e yerleşen Yahudiler, Rothschildlerin kolonilerinde yaşamaya, tarım yapmaya ve yeni bir yurt kurmaya başlamışlardır.

Özellikle Hayfa’dan Yafa’ya uzanan düzlük boyunca arazi satın almış olan Baron Edmond James de Rothschild’in yukarıda da görüldüğü üzere kolonilerine yönetici, ziraatçi, hekim, öğretmen ve mühendis göndermesinin de kolonilerin gelişiminde büyük rolü olmuştur. Edmond, Filistin’de kurduğu 40 yerleşim yeri için “Yishuv’un Babası” namını almaya hak kazanmıştır. II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 yılında Filistin’de yasayan Musevi nüfusu, göçler sayesinde II. Abdulhamid’in tahta çıktıgı 1876 yılına göre, üç kat artmıs ve 80.000’e ulasmıştır.

 

Kaynaklar

BOA, HR. TO, No: 70/188; BOA, İ. HUS, No: 23/82; BOA, Y. A. HUS, No: 296/55; BOA, Y. A. HUS, No: 296/55, Henry Kissinger, Diplomasi, (Çev. İbrahim Kurt), İş Bankası Yay., Ankara 1998; Jacques Attali, Yahudiler Dünya ve Para, (Çev. Berna Günen), 2. Baskı, İstanbul 2014; Mehmet Çetin-Recep Kök, “Kırım Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti İle Müttefik Devletler Arasında Silah Ticareti (1854-1856)”, History Studies, VIII/4, Aralık 2016; Osmanlı Belgelerinde Kırım Savaşı (1853-1856), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay., Ankara 2006;  Paul Dumont, Osmanlıcılık Ulusçu Akımlar ve Masonluk, (Çev. Ali Berktay), Yapı Kredi Yay., İstanbul 2000; Paul Johnson, Yahudi Tarihi, (Çev. Filiz Orman), Pozitif Yayınları, İstanbul 2000; Robert Grene-Joost Elffers, İktidar, (Çev. Zeliha İyidoğan Babayiğit), İstanbul 2012). (Ali Arslan, “Avrupa’dan Türkiye’ye Yahudi Göçünün Stratejik Olarak Kullanılması (1880- 1920)”, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 5; Azmi Erkan, Osmanlıların Son Döneminde (1840-1920) Filistin’de Yabancılar ile Yahudilerin Toprak Mülkiyeti, (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2015; Benj. L. Gordon, “Ekron: A Jewish Colony in the Land of the Philistines”, Maccabaean, XXIII/6, June 1913, s. 167; BOA, BEO, No: 204/15282; BOA, DH. MKT, No: 2207/130; BOA, HR. TO, No: 65/24; BOA, ŞD, No: 2292/34, 2657/32; Brahim Bouazi, 19. Yüzyılda Filistin’de Arazi Satışları, (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2011; Bürokrat Tevfik Biren’in II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Hatıraları, (Haz. Fatma Reza Hürmen), Pınar Yay., İstanbul 2006; Cevat Mustafa, Sultan II. Abdülhamid Han’ın Gazze ve Filistin İradeleri, Beylik Yay., İstanbul 2015; Efrahim Orni, “Bat Shelomo”, EJ, III, Second Edition, New York 2007, s. 214; Efraim Orni, “Mishmar ha-Yarden”, EJ, XIV, Second Edition, New York 2007, s. 317; Efraim Orni-Shaked Gilboa, “Mazkeret Batyah”, “Me’ir Shefeyah”, “Rosh Pinnah”, “Yesud ha-Ma’allah”,  EJ, XIII, Second Edition, New York 2007; Işıl Işık Bostancı, XIX. Yüzyılda Filistin (İdari ve Sosyo-Ekonomik Vaziyet), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Elazığ 2006; İbrahim Serbestoğlu, Osmanlı Kimdir? Osmanlı Devleti’nde Tabiiyet Sorunu, Yeditepe Yay., İstanbul 2014; Mim Kemal Öke, II. Abdülhamid Siyonistler ve Filistin Meselesi, İstanbul 1980; Mim Kemal Öke, Siyonizm ve Filistin Sorunu (1880-1923), Kırmızı Kedi Yay., II. Baskı, İstanbul 2011; Necip H. Chiha, “Osmanlı Devleti’nde Gayr-i Menkul Mülkiyeti Bakımından Yabancıların Hukuki Durumu”, (Çev., Halil Cin), AÜHF Dergisi, 1967, sayı 24, s.246-274; Osmanlı Belgelerinde Filistin, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay., İstanbul 2009; Ömer Tellioğlu, Filistin’e Musevi Göçü ve Siyonizm (1880-1914), Kitabevi Yay., İstanbul 2015; Raanan Weitz, “Settlement, Israel, State of: Aliyah and Absorption”, EJ, X, Second Edition, New York 2007, s. 358; Ran Aaronsohn, “The Beginnings of Modern Jewish Agriculture”, Agriculturel History, Vol 69/3, 1995, s. 439; Yuval Ben-bassat, “Proto-Zionist Arab Encounters in Late Nibeteenth Century Palestine: Socioregional Dimensions”, Journal of Palestine Studies, Vol. XXXVIII/2, 2009)

 

 

 

 

 

 

 

5 2 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x