Rabb’imiz, Kur’ân-ı Kerîm’de birkaç yerde İsrâiloğulları’nın seçildiğini, o gün yaşayan insanlara üstün kılındığını, çok önemli nimet ve ikramlara muhatap kılındığını söylemiştir. Şu beş âyette bu hususun dile getirildiğini görmekteyiz:
يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
“Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.” (Bakara 2/47, 122).
قَالَ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪يكُمْ اِلٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
“(Mûsâ) Dedi ki: ‘Allah sizi âlemlere üstün kılmışken ben size Allah’tan başka bir ilâh mı arayayım?” (A’râf 7/140)
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
“Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki âlemlere üstün kılarak seçtik.” (Duhân 44/32).
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
“Andolsun ki biz, İsrâiloğulları’na Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları âlemlere üstün kıldık.” (Câsiye 45/16).
Âyetlerin de açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi Allah’ın onları seçmesi, nimetlendirmesi ve sayısız ikramlara mazhar kılınmasından sonra yine bu kavim, Allah tarafından lanetlendi. Nasıl lanetlendiğine geleceğiz ama öncesinde onlara verilen nimet ve ikramları bir hatırlayalım.
İsrâiloğulları’na Verilen Nimetler
İsrâiloğulları’na verilen nimet ve ikramlar o kadar çok ki saymakla bitiremeyiz ama en önemli olanlarını biraz önce aktardığımız Câsiye sûresi 16. âyet bize saydı. Âyette dile getirilen nimet ve ikramlar şunlardı:
- Allah’ın insana en büyük ikramı olan vahiy/kitap verilmesi
- Hüküm, hikmet ve hürriyet verilmesi
- Risalet ve nübüvvet verilmesi
- Helal ve tayyip olan rızıklar verilmesi
- Âlemlere üstün kılınma gibi bir şerefin verilmesi
Helal ve tayyip olan rızıklar verilmesi konusunda onların neler olduğunu biz başka âyetlerden detaylıca okuyoruz. Burada birkaçını hatırlarsak şunları sayabiliriz:
- On iki pınar ile onlara su ikram edilmesi
- Çölün ortasında bulutlarla gölgelikler verilmesi
- Men ve Selvâ ile zahmetsiz bir gıda verilmesi
- Denizin onlara sunduğu yüzlerce rızık verilmesi
Bu nimet ve ikramlar içerisinden Yahudilerin en fazla yanlış anladıkları veya çarpıttıkları “Âlemlere üstün kılınma gibi bir şerefin verilmesi” meselesidir. Onlar, kendilerine verilen bu şerefi, kendi kavimlerine sürekli olarak verilen bir şeref şeklinde anladılar. Böylece kendilerinin başkalarına nazaran üstün ve ayrıcalıklı olduğunu iddia ettiler. Oysaki bu şeref ve âlemlere üstün kılınma, risalet vazifesine liyakat göstermeleri ile alakalı idi. Yani vahyi yaşama ve başkalarına ulaştırma sorumluluğu ile bağlantılı idi ama onlar özellikle böyle anlamak istemediler.
Hz. Mûsâ’nın (as) İsrâiloğulları ile İmtihanları
Hatırlanacağı üzere Hz. Mûsâ (as), Tûr-i Sînâ’dan vahiylerin yazıldığı levhalarla dönmüş ama Sâmirî’nin saptırdığı bir topluluk ile karşılaşmıştı. Bu duruma çok öfkelenen Hz. Mûsâ (as), elindeki levhaları atmış, sonra kardeşi Hz. Hârûn’a olan-bitenin hesabını sormaya başlamıştı. Bir müddet sonra biraz öfkesi dinen Hz. Mûsâ (as) İsrâiloğulları’nı uyarmıştı. O anları biz Bakara 54’den şöyle okuyoruz:
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ اَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُٓوا اِلٰى بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْۜ فَتَابَ عَلَيْكُمْۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
“Mûsâ kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz. Onun için yaratanınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. (yani nefislerinizi arındırın.) Öyle yapmanız yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tövbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tövbeleri kabul eden ancak O’dur.” (Bakara 2/54).
İsrâiloğulları’nın yaptıkları çok ama çok büyük bir cürümdü. Puta tapmak, şirke düşmek, günahların en büyüğü idi ama tövbe ettikleri için yine affedilmişlerdi. Tövbelerinin ardından Hz. Mûsâ (as) onlardan 70 kişiyi seçti. Hem de kimlerden seçti? Toplumun önde gelenlerinden, kanaat önderlerinden seçti ve bu tövbelerin de samimi olduklarını Allah’a beyan etmek için onlarla Tûr-i Sînâ’ya gitmeye karar verdi.
Kaç gün bu tövbelerini dile getirdiler, oruçlar tuttular, nefislerini arındırmak için bayağı gayretler ortaya koydular, sonra helal yoldan elde edilmiş elbiselerini giydiler ve içlerinde Hz. Hârûn (as) ve onun iki oğlun Şebber ve Şebir’in de olduğunu bir heyet ile yola çıktılar. Bu anları biz A’râf sûresi 155’te şöyle okuyoruz:
وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْع۪ينَ رَجُلًا لِم۪يقَاتِنَاۚ فَلَمَّٓا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَۜ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَٓاءُ مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَۜ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَٓاءُ وَتَهْد۪ي مَنْ تَشَٓاءُۜ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِر۪ينَ
“Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey Rabb’im! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.” (A’râf 7/155).
Âyette ifade edilen depremin neden olduğuna dair tefsirlerimizde iki temel görüş vardır. İlki şöyledir: Bu heyet bir müddet yol aldıktan sonra bir yerde konakladılar; Hz. Mûsâ (as), Hz. Hârûn (as) ve onun iki oğlu Şebber ve Şebir, üzerinde sedir ağacı bulunan bir tepeye çıktılar. Orada ibadet etmek istediler. Tam o anda Allah (cc), Hz. Hârûn’un ruhunu kabzetti. Bunun üzerine Hz. Mûsâ (as), abisini defnetti ve sonra iki yeğeni ile o 70 kişinin yanına döndü. Onlara Hz. Hârûn’un (as) vefat ettiğini söyleyince, onların içerisindeki beyinsizler “Hârûn’u sen öldürdün. Onun güzel huyundan dolayı sen onu kıskandın ve onu öldürdün.” dediler. Hz. Mûsâ (as) onlara; “Be hey beyinsizler! İşte Hârûn’un iki oğlu benimle beraberdi; onlara sorun.” dedi. Sordular ama yine de tatmin olmadılar. Bunun üzerine Hz. Mûsâ (as) onları aldı, Hz. Hârûn’un (as) kabrinin başına götürdü, orada Hz. Hârûn’a “Seni kim öldürdü?” diye seslendi. Hz. Hârûn (as) “Beni kimse öldürmedi, Allah benim ruhumu kabzetti.” dedi. İşte o anda büyük bir deprem oldu ve onlar korku ile oraya buraya kaçmaya başladılar (Kurtubî, el-Câmiʿ li-ahkâmi’l-Kurʾân, 7/474).
İkinci görüş ise şöyledir: Bakara 55’de söylendiği gibi bu 70 kişiden bazıları “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı apaçık görmedikçe sana asla iman etmeyiz.” demişlerdi. Bunun üzerine onları yıldırım çarpmıştı. Bazı müfessirlerimiz diyor ki işte o talep üzerine yıldırım çarpınca onun etkisi ile büyük bir sarsıntı yani deprem oluşmuştu.
A’râf 156’da Hz. Mûsâ (as) duasına devam ediyor:
وَاكْتُبْ لَنَا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ اِنَّا هُدْنَٓا اِلَيْكَۜ قَالَ عَذَاب۪ٓي اُص۪يبُ بِه۪ مَنْ اَشَٓاءُۚ وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِنَا يُؤْمِنُونَۚ
“Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük. Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (A’râf 7/156).
A’râf 157’de ara bir konu ile Efendimiz’in (sas) peygamberliği ile alakalı çok önemli mesajlar verilir. A’râf 158’de ise yine Peygamberimiz’in (sas) dili ile bir tevhid ve nübüvvet manifestosu dile getirilir.
A’râf 159. âyette ise “Müslümanlara toptancı olmayın, mümeyyiz bir aklınız olsun” dercesine bir hakikat hatırlatılır. Nedir bu hakikat?
وَمِنْ قَوْمِ مُوسٰٓى اُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِه۪ يَعْدِلُونَ
“Mûsâ’nın kavminden hak ile doğru yolu bulan ve onun sayesinde âdil davranan bir topluluk vardır.” (A’râf 7/159).
Nihâyetinde 160. âyette ise Rabb’imiz buyurur ki:
وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ اَسْبَاطًا اُمَمًاۜ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اِذِ اسْتَسْقٰيهُ قَوْمُهُٓ اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَۚ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۜ قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْۜ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰىۜ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْۜ وَمَا ظَلَمُونَا وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
“İsrâiloğulları’nı kabileler halinde on iki topluluğa ayırdık. Halkı kendisinden su istediğinde Mûsâ’ya, ‘Asânı taşa vur!’ diye vahyettik. Taştan on iki göze fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Üzerlerine de buluttan gölgelik yaptık onlara kudret helvasıyla bıldırcın eti indirdik. ‘Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin.’ (dedik). Onlar (nankörlükleriyle) bize değil fakat kendilerine kötülük ediyorlardı.” (A’râf 7/160).
İsrâiloğulları’na verilen bunca nimet ve ikrama karşı onlar ne yaptılar? Bir müddet sonra ne yaptıklarını Bakara 61’den okuyoruz:
“Hani siz, ‘Ey Mûsâ! Biz bir tek yiyecekle dayanamayacağız. Bizim için Rabb’ine dua et de bize toprağın mahsullerinden; sebzelerinden, kabakgillerinden, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bitirsin.’ demiştiniz. Mûsâ ise, ‘İyiyi kötü ile değişmek mi istiyorsunuz? Şehre inin; istedikleriniz orada var.’ dedi. Zillete, fakru zarûrete mahkûm oldular; Allah’ın gazabına uğradılar. Bu durum, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerinin, bütün bunlar da isyan etmeleri ve haddi aşmalarının sonucuydu.” (Bakara 2/61).
Neden bu nankörlüğü ettiler? Çünkü onlar Allah’a güvenmiyorlardı. “Ya bir gün Allah Men ile Selvâ’yı göndermezse ne yaparız!” diyorlardı.
A’râf sûresi 160. âyet şöyle bitiyordu: “Onlar (nankörlükleriyle) bize değil fakat kendilerine kötülük ediyorlardı.”
Peki, İsrâiloğulları’nın kendilerine en büyük kötülükleri ne oldu? Lanetlenmeleri oldu. Seçilmiş, övülmüş, ikram ve nimetlere gark olmuş bir topluluk iken, lanete uğrayan bir topluluk oldular.
Lanetlenme Ne Demektir?
Sözlükte “kovmak, uzaklaştırmak, iyilik ve faydadan mahrum bırakmak” anlamındaki “la‘n” kökünden türemiş bir isim olup dinî bir terim olarak Allah’ın bağış ve merhametinden uzak bırakılmayı ifade eder. Aynı kökten türeyen mel‘ûn ve laîn kelimeleri “kovulmuş” mânasına gelir.
Kur’ân-ı Kerîm’de lânet kelimesi ve türevleri beraber 41 yerde geçer. Asıl konumuz olan Yahudilerin lânetlenmesinin yanı sıra 20 zümre daha Allah’ın (cc) lânetine uğramıştır.
Kimdi bunlar?
- Allah’ (cc) ve Resûlünü incitenler (Ahzâb 33/57)
- Âd Kavmi (Hûd 11/ 59, 60)
- Haksız yere ve kasten bir mümini öldürenler (Nisâ 4/93)
- Vahye ihanet eden Ehl-i Kitap’tan olanlar (Mâide 5/60)
- Yeryüzünce fesat ve fitne çıkaranlar (Ahzâb 33/60-62)
- Firavun (Hûd, 11/98-99)
- Hakkı ketmedip gizleyenler (Bakara 2/159, 160)
- Hristiyanlar (Âl-i İmrân 3/61)
- İblis/Şeytan (Nisâ 4/118)
- Kâfirler (Bakara 2/89)
- Lânetli Ağaç (İsrâ 17/60)
- Li’an/Mülâ’ane (Nûr 24/6-9)
- Münafıklar (Tövbe 9/68)
- Namuslu kadınlara iftira atanlar (Nûr 24/23, 24)
- Putperestler (Ankebût 29/25)
- İnsanları saptıran lider ve yöneticiler (Ahzâb 33/66-68)
- Sözden cayanlar ve sıla-yı rahmi terk edenler (Ra‘d 13/25)
- Fesatçılar (Muhammed 47/ 22, 23)
- Yalancılar (Hûd 11/18, 19)
- Zâlimler (A‘râf 7/44, 45)
Şimdi Kur’ân’ın neden ve nasıl İsrâiloğulları’nı lanetlediğine geleceğiz ama burada bir hususa daha kısaca değinelim: Muharref Tevrat’ta içlerinden bir kısmının lanetlendiğini söylemektedir. Ancak Tevrat, Kur’ân’ın lanetlediği bazı zümrelere değinse de önemli bazı hususları gizlediğini, tahrif ettiğini görmekteyiz.
Tevrat’a Göre İsrâiloğulları’ndan Kimler, Neden Lanetlendi?
- Puta tapmalarından dolayı (Çıkış 20/5)
- Putperestlikte ısrar etmelerinden dolayı (I. Krallar 12/25-33)
- Peygamberlere isyan etmelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 28/15-68)
- Şabat/Sebt gününü ihlal etmelerinden dolayı (Çıkış 20/8-10; 35/2)
- Zina yapmalarından dolayı (Levililer 18/15, 20/12)
- Adam öldürmelerinden dolayı (Sayılar 35/32)
- Anne ve baba haklarını çiğnemelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 27/16)
- Hırsızlık yapmalarından dolayı (Yeşeya 7/1-26)
- Allah’ın (cc) adını boş yere ağza almalarından dolayı (Levililer 24/10-16)
- Kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzemelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 22/5)
- Kutsal yere yaklaşma yasağını çiğnemelerinden dolayı (Çıkış 19/20-22)
- Hayvanların iç yağının yenilmesi yasağını çiğnemelerinden dolayı (Levililer 7/25-28, 17/10-13)
- Bayramlarda mayalı ekmek yememe yasağını çiğnemelerinden dolayı (Çıkış 12/15)
- Sihir ve büyü yapma yasağının çiğnemelerinden dolayı (Levililer 20/6)
- Ticarette hile yapmama yasağını çiğnemelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 25/13-16)
- Kurban ibadetini usulüne uygun yapmamalarından dolayı (Levililer 18/21)
Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Yahudilerin Lanetlenmesi
Kur’ân-ı Kerîm’e baktığımızda Yahudilerin 6 temel alanda yaptıkları ihanetten dolayı lanetlendiklerini görmekteyiz. Bu 6 temel alan şunlardır:
- Allah’a ihanetleri (Âl-i İmrân 3/181; Mâide 5/64)
- Vahye ihanetleri (Bakara 2/159; Nisâ 4/46)
- Peygamberlere ihanetleri (Bakara 2/91; Âl-i İmrân 3/112)
- Ahiret gününe ihanetleri (Bakara 2/80; Âl-i İmrân 3/24, 25)
- Şeriatlerine ihanetleri (A’râf 7/163-166)
- Emanetlere ihanetleri (Âl-i İmrân 3/75; Nisâ 4/51, 52)
Bu alanlardaki âyetleri bir hatırlayalım:
Allah’a İhanetleri
Allah’ı (cc) Cimrilik ve Fakirlikle İtham Etmeleri
“Allah fakirdir, biz zenginiz.” diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Hem bu söylediklerini hem de haksız yere peygamberleri öldürmelerini elbette (bir tarafa) yazacağız ve ‘Yakıcı azabı tadın!’ diyeceğiz.” (Âl-i İmrân 3/181).
“Bir de Yahudiler, ‘Allah’ın eli bağlıdır.’ dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabb’inden indirilen (Kur’ân) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez.” (Mâide 5/64).
Allah’a Çocuk İsnat Etmeleri
“Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur.’ dediler, Hristiyanlar da ‘Mesîh (Îsâ) Allah’ın oğludur.’ dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!” (Tövbe 9/30).
Allah’a Şirk Koşmaları
“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.” (Tövbe 9/31).
Vahye İhanetleri
“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidâyeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder.” (Bakara 2/159).
“Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden saptırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak ‘İşittik ve karşı geldik; dinle, dinlemez olası, râinâ!’ diyorlar. Eğer onlar ‘Dinledik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet.’ deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı fakat inkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.” (Nisâ 4/46).
Peygamberlere İhanetleri
“Kendilerine, ‘Allah’ın indirdiğine iman edin.’ denilince, ‘Biz sadece bize indirilene inanırız.’ derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Hâlbuki o Kur’ân, kendi ellerinde bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Resûlüm!) Onlara de ki: ‘Şâyet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?” (Bakara 2/91).
“Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mümin) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah’ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.” (Âl-i İmrân 3/112).
Ahiret Gününe İhanetleri
“Bir de dediler ki: ‘Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.’ Sen onlara de ki: ‘Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Bakara 2/80).
“Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri, görmedin mi? Onlar aralarında hüküm vermek için Allah’ın Kitabı’na çağırılmışlar, sonra onlardan bir takımı dönmüşlerdir. Onlar temelli yüz çevirenlerdir. Bunun sebebi, onların, ‘Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.’ demeleridir. Uydura geldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.” (Âl-i İmrân 3/24, 25).
Şeriatlerine İhanetleri
“(Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi yasağı konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk. Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dedik. Rabb’in, kıyamet gününe kadar, onları, kötü azaba uğratacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Doğrusu Rabbin, cezayı çabuk verir. Doğrusu O bağışlar ve merhamet eder.” (A’râf 7/163-166).
Emanetlere İhanetleri
“Kitap ehlinden öylesi vardır ki ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, ‘Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur.’ demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.” (Âl-i İmrân 3/75).
“Kendilerine Kitap’tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: “Bunlar, Allah’a iman edenlerden daha doğru yoldadır” diyorlar! İşte, Allah’ın lânetledikleri onlardır. Allah’ın lânetlediği kişiye asla yardımcı bulamayacaksın.” (Nisâ 4/51, 52).
İşte bu ve daha burada aktaramadığımız nice âyetten dolayı İsrâiloğulları lanetlenmiştir. Rabb’imiz onların üzerinden bize çok ama çok önemli mesajlar vermiştir. Onları lanete sürükleyen amellerin neler olduğunu bize göstermiş, bu konuda çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda uyarmıştır.