Menü
Muhammed Emin Yıldırım
Muhammed Emin Yıldırım
Peygamberimizin Örnekliğinde Sağlık ve Hekimlik
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Kutlu Nebi (sas) hayatın birçok alanında bize rehber olduğu gibi sağlık alanında da rehberdir. Onun bu rehberiyetini konuştuğumuzda Resûlullah’ın bir tabib/doktor gibi bize nice önemli mesaj verdiğini görürüz. Bu manada o (sas) hem Tabibü’l-Budûn/Bedenlerin doktoru hem de Tabibü’l-Kulûb/Kalplerin doktorudur. Bundan dolayı biz kaynaklarımızda Efendimiz’in (sas) beden sağlığı için tavsiye ve uyarılarını okuduğumuz gibi manevî hastalıkların giderilmesi için de onlarca beyan ve ikazlarını da okuruz. Hal böyle olunca bizim hadis külliyatımız içerisinde Tıbbu’n-Nebevî diye bir bölüm oluşmuş ve bu bölümün içerisinde birçok hadis yer almıştır. Bu hadislere baktığımızda Efendimiz’in (sas) karın ağrısından, baş ağrısına, ishalden çeşitli mide rahatsızlıklarına, ortopedik ve fiziksel bazı rahatsızlıklardan ruhsal rahatsızlıklara dair birçok hastalığa şifa vesilesi olsun diye yol gösterdiğini görür; çeşitli bitki ve gıdalarla birtakım tedavi şekilleri uyguladığına, bazı tedbir ve adımlar tavsiye ettiğine şahit oluruz. Özellikle ruhsal rahatsızlıklar için Rukye denilen âyet ve dua okumak ile tedavi yaptığını ve bunun yapılmasını teşvik ettiğini de görürüz.

Hadis külliyatımız içerisinde ciddi bir araştırma yaptığımızda Tıbbu’n-Nebevî başlığı altına girecek yaklaşık 600 tane rivayet tespit edebiliyoruz. Bu rivayetlerin hepsinin sahih olduğunu söyleyemiyoruz. Elbette muhakkik âlimlerimiz rivayetleri tek tek ele almış; sahih, zayıf ve mevzu olanlarını tespit etmişlerdir. Ancak biz bu 600 rivayet üzerinden bir değerlendirme yaptığımızda şunu görebiliyoruz: “Efendimiz (sas) hastalık olunca tedavi adına söyledikleri, hastalık olmadan tedbir adına söylediklerinden fazla değildir.”Yani, Efendimiz (sas) bugün koruyucu hekimlik denilen eski ifadesi ile Hıfzıssıhha alanındaki örnekliği çok daha fazladır. Kaynaklarımızdaki 600 rivayetin yüzde 65-70 civarındaki rivayet koruyucu hekimlik, geriye kalan yüzde 30-35 civarındaki rivayetler ise tedavi hekimliği hakkındadır.

Koruyucu Hekimlik

Efendimiz’in (sas) hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bilmek ve sağlığı korumak ile alakalı çok önemli beyanları vardır. Bu konuda meşhur olan bir rivayeti burada hatırlamakta fayda vardır. Buhârî’de geçen söz konusu hadiste Efendimiz (sas) şöyle buyurmaktadır: “Beş şey gelmeden önce, beş şeyin kıymetini bilin! Hastalık gelmeden önce sağlığın, ölüm gelmeden önce hayatın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, dolu vakit gelmeden önce boş vaktin.” (Buhârî, “Rikâk”,3).

Başka bir hadisinde Efendimiz (sas) buyurur ki: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunlar hakkında aldanmıştır: (Bunlar) sıhhat ve boş vakittir.”(Buhârî, “Rikâk”, 1; İbn Mâce, “Zühd”, 15).

Bu ve burada aktaramadığımız nice nebevî beyanlarda sağlığı kaybetmemek için tedbirler alınması gerektiğine dair uyarılar vardır. Ancak insan ne kadar korursa korusun bazen hastalıklar kaçınılmaz olur. İnsan elinden geldiğince dikkat etmesine rağmen bir imtihan gereği hastalıklara duçar olabilir. Bu durum söz konusu olduğunda da yapılacak şey kişinin tedavi olmak için adımlar atması ve şifaya kavuşmak için vesileler aramasıdır. Elbette aranacak vesilelerden biri de doktora gitmesi ve doktorun tedavi için söylediği tavsiyelerine uymasıdır. Zaten Efendimiz (sas) de gerek kendisi hastalandığında gerekse sahâbeden biri hastalandığında yaptığı bundan başka bir şey değildir. Mesela Veda Haccı sırasında rahatsızlanan Sa‘d b. Ebî Vakkas’ı ziyaret eden Efendimiz (sas), ona tanıdığı bir doktor olan Hâris b. Kelede’ye gözükmesini tavsiye etmiş, tedavi için onun söylediklerine uymasını istemişti.

Şifa Vesilelerini Aramak

Hastalık geldiğinde şifa vesilelerini aramanın önemini vurgulamak için Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah, yarattığı her derdin şifasını da yaratmıştır.” (Tecrîd-i Sarîh, 12/75) Görüldüğü üzere Efendimiz (sas) dertleri yaratanın dermanları da yarattığını beyan ederek, yapılması gerekenin o şifayı aramak olduğunu söylemektedir.

Başka bir hadiste bu mesaj daha net bir şekilde ortaya konur: Hastalıklara müptela olan bir grup sahâbî gelip Peygamberimize (sas): “Tedavi olalım            mı?” diye sorarlar. Peygamberimiz (sas): “Evet, tedavi olunuz. Çünkü Allah, şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır. Şifası olmayan tek bir hastalık vardır.” der. Sahâbe bu hastalığı merak eder: “Şifası olmayan hastalık hangisidir?” diye sorduklarında, Hz. Peygamber (sas): “İhtiyarlıktır!” şeklinde cevap verir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 6/395)

Sünnette Koruyucu Hekimlik

Efendimiz’in (sas) koruyucu hekimlik sahasında söylediklerini ve yaptıklarını beş ana madde de toparlayabiliriz. Bunlar:

  1. Bulaşıcı hastalıklardan korunma
  2. Zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak durma
  3. Beden temizliği ve sağlığı muhafaza
  4. Dengeli ve yararlı beslenme
  5. Hareket ve vücut direncini arttırma

Bu beş alan ile alakalı hadis kitaplarımızda birçok beyan okumaktayız. Bu rivayetlerin hepsini burada aktaramayacağımız için her bir alan ile alakalı birkaç rivayeti aktarmış olalım.

  1. Bulaşıcı hastalıklardan korunma

İslâm medeniyeti oluşturduğu sağlıklı toplum ile zührevî hastalıklar denilen birtakım hastalıkların oluşma zemininin kapılarını baştan kapatmıştır. Bunun dışında olur ki bazı bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkarsa mesela veba, cüzzam gibi hastalıklar yayılırsa ne yapılması gerektiğini söyler. Özellikle nebevî beyanlar en iyi korunma yönteminin karantina olduğunu belirtir.

Bugün bazı tıp tarihi kitaplarında ilk karantina hadisesinin 14. yüzyılda olduğu söylenir ama biz karantina uygulamasını Efendimiz’in (sas) tavsiyelerinde görmekteyiz. Bu konuda şu iki hadisi aktarabiliriz:

“Aslandan kaçtığın gibi cüzzamlıdan uzak ol!” (Buhârî, “Tıb”, 19; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/443)

“Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız!” (Buhârî, “Tıb”, 30)

  • Zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak durma

Efendimiz (sas) özellikle nekahet (iyileşme) dönemindeki hastaların yemelerine ve içmelerine dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayıp hastalık sonrası bakımın önemine işaret etmiştir. Diğer taraftan: “Hastalarınızı yemek yemeye zorlamayın, Allah onları yedirir, içirir.”  (Tirmizî, “Tıb”, 4) diyerek, hastaya bakanların hastanın psikolojik durumuna özen göstermelerini istemiştir.

Bu konuda en güzel örneklerden biri şudur: Hz. Ali bir gün geçirdiği bir hastalıktan daha yeni iyileşmişti. Efendimiz (sas) ile beraber Ümmü’l-Münzir bint Kays’ın evine gitmişlerdi. Evin sahibi bir salkım taze hurma ikram etmişti misafirlerine… Efendimiz (sas) hurmalardan yemeye başlayınca, Hz. Ali de yemek için elini uzatmıştı. Efendimiz (sas) o anda Hz. Ali’ye dedi ki: “Ali, sen hastalıktan yeni kurtuldun, sen yeme! Yoksa sana zararı dokunur.” Hz. Ali yemekten vazgeçti. Biraz sonra ev sahibi arpa unundan ve çöven otundan bir ekmek yapıp getirdi. Efendimiz (sas) Hz. Ali’ye: “Ey Ali! Bunlardan ye, bunlar sana faydalıdır.” dedi. (İbn Mace, “Tıb”, 3; Tirmizî, “Tıb”, 1).

  • Beden temizliği ve korunması

Nezafet konusunda Efendimiz’in (sas) beyanları oldukça fazladır.  Burada belki özel olarak iki şeye daha dikkat çekilebilir. Bunlardan birisi diş sağlığı ve misvak kullanılması, bir diğeri ise hacamat meselesidir.

Âişe validemizin rivayet ettiğine göre Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbin razı olmasına sebeptir.” (Buhârî, “Savm”, 27; İbn Mâce, “Tahâret”, 7).

Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği hadiste de Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: “Ümmetimi (veya insanları) zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvakla dişlerini temizlemelerini emrederdim.” (Buhârî, “Cum’a” 8, “Temennî” 9, “Savm” 27; Müslim, “Tahâret” 42).

Hacamat konusunda ise şu iki hadisi aktarabiliriz:

“Eğer kullandıklarınızda bir hayır varsa veya hayır olacaksa bu kan aldırmakta bal şerbetinde ve ateşle dağlanmakta olur. Fakat ben dağlanma ile tedaviyi yasaklıyorum. Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır -yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır.-” (Buhâri, “Tıb” 13; Müslim, “Musakat” 62, 63).

Ebû Kebşe (ra) rivayet ediyor: “Resûlullah (sas) başından ve iki omuzu arasından hacamat olur ve: ‘Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için bir başka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez.’ buyururdu.” (Ebû Dâvûd, “Tıb”, 4; İbn Mâce, “Tıb”, 21)

  • Dengeli ve yararlı beslenme

Hz. Peygamber’in (sas) yeme-içme konusunda en ciddi iki uyarısını görmekteyiz: Bunlar: Tıka basa yemek yememek ve doyduktan sonra yemeğe devam etmemek

Bu iki önemli uyarıyı hem söyleyen hem de en üst düzeyde uygulayan Efendimiz (sas) hayatı boyunca şunları yapmıştır:

  • Hz. Peygamber (sas) çoğunlukla sabah ve akşam olmak üzere günde iki öğün yemek yemiştir.
  • Asla acıkmadan yemek yememiştir.
  • Sofradan her daim iyice doymadan kalkmıştır.
  • Uyumadan en az 3 veya 4 saat öncesinden yemek yemeyi bırakmıştır.
  • Bir öğünde çoğu zaman bir, bazen iki, çok nadiren üç çeşit yemek yemiştir.
  • Hareket ve vücut direncini arttırma

Efendimiz’in (sas) bazen sahâbe ile bazen tek başına Medine içinde veya dışında yürümesi, namaza gelip giderken farklı yolların kullanılmasını tavsiye etmesi ve daha nice uyarısı birçok hikmetle beraber beden sağlığını korumaya yönelik uyarılarıdır.

Bu konuda şu hadisler hatırlayabiliriz:

“Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’tan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şey gelirse ‘Şöyle yapsaydım, böyle olurdu.’ diye hayıflanıp durma. ‘Allah’ın takdiri bu. O, ne dilerse yapar.’ de. Zira ‘Eğer şöyle yapsaydım!’ sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.” (Müslim, “Kader”, 34; İbn Mâce, “Mukaddime”, 10)

“Seyahat edin, sıhhat bulun!” (Ahmet b. Hanbel, el-Müsned, 3/280)

Tedavi Hekimliği

Tedavi hekimliği alanında Efendimiz’in (sas) söylediği veya uyguladığı adımları alt alta koyarsak şu beş temel noktayı tespit edebiliriz:

  1. Tıb alanı, ehliyet isteyen bir alandır, ehil olmayan asla bu işe bulaşmamalıdır. 
  2. Tedavi için kullanılan ilaç ve yöntemler asla haram olan şeylerden oluşmamalıdır. 
  3. Canlılara ve fıtrata müdahale ederek bir tedavi yöntemi oluşturulmamalıdır.
  4. İlaçların doğal besinlerden elde edilmesi mümkün ise bunlardan istifade etme yolları aranmalıdır.  
  5. Tedavinin en önemli yollarından biri moraldir, hastaya bu manada destek olunmalıdır.  

Bu beş önemli noktayı biraz olsun açmaya çalışalım.

  1. Tıb alanı, ehliyet isteyen bir alandır, ehil olmayan asla bu işe bulaşmamalıdır. 

Ebû Dâvûd’da geçen bir hadiste Efendimiz (sas) diyor ki: “Tabâbetten anlamadığı halde hekimlik yapan kişi, hastaya verdiği zararı tazmin eder.” (Ebû Dâvûd, “Diyât”23)

Tabi ki bu uyarı, sadece dünyevî bir bedel olarak anlaşılmamalıdır. Mesela tıp alanında hiçbir ehliyeti ve liyâkatı yok, önüne gelene “şu faydalı, şu iyi, şu güzel” diye tavsiyelerde bulunuyor veyahut çeşitli bitki ve ilaçların ticaretini yapıyor. Bunun ciddi bir vebali vardır. Her ne maksatla olursa olsun sağlık alanı ciddi bir alandır, uzmanlık isteyen bir sahadır; bundan dolayı bu alanda ancak ehil olanlar konuşmalıdır.

  • Tedavi için kullanılan ilaç ve yöntemler, asla haram olan şeylerden oluşmamalıdır.

Bu konuda da Efendimiz’in (sas) uyarı ve ikazları oldukça fazladır. Birkaç tanesini burada aktarmak gerekirse şunları aktarabiliriz:

“Haram olan şeylerle tedavi olmayın!” (Ebû Dâvûd, “Tıb”,11)

“Şu muhakkak ki içki deva değildir. Bilâkis marazdır. Yani hastalık vericidir.” (İbn Mâce, “Tıb”, 27; Müslim, “Eşribe”, 12)

“Şüphesiz Allah, hastalığı da şifayı da yarattı. Her dert için de bir derman yarattı. Dolayısı ile tedavi olmaya çalışınız fakat haram olan şeylerle tedavi olmaya kalkışmayınız.” (Buhârî, “Tıb”, 1; Müslim, “Selâm”, 69)

  • Canlılara ve fıtrata müdahale ederek bir tedavi yöntemi oluşturulmamalıdır.

Hiçbir tedavi için fıtrata müdahale sayılacak ya da herhangi bir canlı türüne zarar verecek işler yapılmamalıdır. Bu konuda Ebû Dâvûd’da çok önemli şöyle bir rivayet okuyoruz:

Aşere-i Mübeşşere’den olan Talha b. Ubeydullah’ın (ra) yeğeni olan Abdurrahman b. Osman diyor ki: “Bir doktor, Resûlullah’ın (sas) yanına geldi ve “Ya Resûlallah! Ben yaptığım ilaçlara karıştırmak için kurbağaları öldürmek durumunda kalıyorum.  Bunun bir mahzuru var mı?” diye sordu. Efendimiz (sas)? “Elbette ki var, bundan sonra asla böyle yapma!” diyerek, o doktora kurbağa öldürmesini yasakladı. (İbn Mace, “Sayd”, 10; Nesâi, “Sayd”, 36).

  • İlaçların doğal besinlerden elde edilmesi mümkün ise bunlardan istifade etme yolları aranmalıdır.   

Efendimiz (sas) genelde doğal besinleri ilaç olarak tavsiye etmiş ve tıp ile ilgilenen bazı sahâbîlere buna dikkat etmeleri gerektiğini söylemiştir. Mesela bir doktor kadar tıp bilgisine sahip olan Esmâ bint Ümeys’e böyle bir uyarıda bulunmuştur. Esmâ bint Ümeys, Habeşistan’da kaldığı yıllarda orada uygulanan bazı tedavi yöntemlerini öğrenmiş, Efendimiz (sas) bir gün ona bir hastalık için nasıl bir ilaç verilmesi gerektiğini sormuş, Esmâ validemizin söylediği ilaç acı ve hazmı zor olduğu gerekçesi ile Efendimiz (sas) tarafından değiştirilmiştir.

  • Tedavinin en önemli yollarından biri moraldir, hastaya bu manada destek olunmalıdır. 

Bu konuda da Efendimiz’in (sas) beyanları çoktur ama biz birkaç hadis aktarmış olalım:

“Hastanın yanına girdiğinizde ecel konusunda onu rahatlatacak biçimde konuşun. Bu, onun ecelinin zamanını değiştirmez ancak hastayı rahatlatır.” (Tirmizî, “Tıb”, 35).

“Bir Müslüman, henüz eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder de yedi defa “Yüce Allah’tan arşın yüce Rabbi’nden sana şifâ vermesini diliyorum derse o takdirde âfiyet bulur.” (Hâkim, Müstedrek, “Tıb”, 7564–7565).

“Size şifalı iki şeyi, balı ve Kur’ân’ı tavsiye ederim!” (İbn Mâce, “Tıb”, 7).

Son hadiste Efendimiz’in (sas) Kur’ân okunmasını tavsiye etmesinin moral ile doğrudan bir bağı olduğu unutulmamalıdır.

Tıb konusunda ister tedavi hekimliği bahsinde olsun ister koruyucu hekimlik bahsinde olsun, Efendimiz’in (sas) ortaya koyduğu tedavi yöntemleri ve uygulamaları şu hakikati nazarımıza veriyor: Efendimiz’in (sas) insan anatomisini, fizyolojisini, genetiğini ve psikolojisini çok iyi bildiğidir. Eğer bu bilgilere vakıf olmasaydı, bu düzeyde bazı şeyleri söyleyemezdi. Bu da Resûlullah’ın (sas) bilgi kaynaklarına dair bize çok önemli ip uçları vermektedir. Efendimiz (sas) insanlığın tecrübelerine çok dikkat etmiştir. Tabi ki Allah (cc) ona bu manada bazı bilgileri de vermiştir. Bize düşen Efendimiz’in (sas) bu kutlu beyanlarını iyice anlamak, kavramak ve o beyanların bize verdiği bilinç ve şuur ile hareket etmektir.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
İlkeli Yönetim
Ramazan Kayan
Kudüs’te Bir Eşraf Ailesi: el-Hüseynîler...
Sezai Balcı
Gazze: Direniş ve Diriliş Mektebi...
Abdullah Yıldız
Zafer Vadedilen Kur’ân (Tufan) Nesli...
Recep Songül
Filistin Direnişi Bize Ne Anlatıyor?...
Aydın Ünal
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
"Filistin davası, Filistinlilerin ya da Arapların ...
Abdurrahman Arslan
“Dünyaların değiştiremediği insanlar ancak dünyala...
Muhammed Emin Yıldırım
“Müslümanın dünyayla ilişkisi tedbir ve temkin ili...
Kasım Küçükalp
... her nimetin bir külfeti var. Gülü seven dikeni...
Ali Osman Öncel
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
Türk Sinemasında Neden Hz. Muhammed (sas) Filmi Yo...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
Avrupa’nın Ortasında Var Edilen Güçlü Bir İnanç İk...
Mikail Çolak
İnsan Göç Eyler
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
Ensârî Bir Muhacir: Zekvân b. Abdükays...
Miraç Okutan
İki Hicret Sahibi: Ca’fer b. Ebû Tâlib...
Miraç Okutan
NEBEVİ VARİSLER
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Ca'fer b. Ebû Talib
Zeynep Simit
Süleyman b. Yesâr
Ruveyda Büyükkendirci
Ömer b. Abdülaziz
Kevser Özdağ
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x