Menü
Mahmut Tokaç
Mahmut Tokaç
Tıbb-ı Nebevî’yi Yeniden Konumlandırmak
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Tıbb-ı Nebevî, Kur’ân âyetleri ve Hz. Muhammed’in (sas) hadislerinden, yaşayışından ve yapılmasına izin verdiği hususlardan kaynaklanan tıbba dair tavsiye ve uygulamalara verilen addır. Bu bilgiler “Kütüb-i Sitte” olarak bilinen en önemli 6 hadis kitabının “Kitâbü’t-Tıb” başlıklı bölümlerinde yer almaktadır. Daha sonra bazı yazarlar sadece bu bölümlerde yer alan bilgileri bir araya toplayarak müstakil kitaplar hazırlamışlar ve Arapça yazdıkları bu eserlere “et-Tıbbu’n-Nebevî” ismini vermişlerdir. Bu eserlerden bilinen en eskisi Ebü’l-Kasım en-Nişâburî’nin eseridir. Ayrıca Dineverî, Zehebî, Suyûtî, Ebû Nu‘aym el-İsfahanî’nin eserleri başta olmak üzere pek çok eser kaleme alınmış olmakla birlikte bunlardan en meşhuru İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye’nin 14. asırda yazdığı eseridir.

Türk-İslam kültüründe ise bu tabir Farsça terkip şekliyle “Tıbb-ı Nebevî” olarak kullanılmış ve bir kısmı tercüme, bir kısmı ise telif olarak Türkçe eserler kaleme alınmıştır. A. Ataseven İstanbul kütüphanelerinde yirminin üstünde Türkçe Tıbb-ı Nebevî kitabı tespit ettiğini belirtmektedir.

Tıbb-ı Nebevî’nin içeriği

Tıbb-ı Nebevî’ye temel teşkil eden Kur’ân âyetleri ve Hz. Muhammed’in (sas) hadislerinde umumiyetle koruyucu hekimlikten bahsedildiği görülmekle birlikte hastalık durumlarında tıbbî tedaviyi teşvik ettiğini, teferruatlı sağlık ilkeleri vermeyi hedeflediğini, çeşitli hastalıkların zikredilip tedbir ve tedavi usullerinden bahsedildiğini ve bitkisel bazı ilaç isimlerine de yer verildiğini görmekteyiz. Hz. Muhammed (sas) tabip olmayanların hasta tedavi ettikleri takdirde verdikleri zararın ödetilmesi, tabiplerin alacağı ücretin meşru olduğu, bulaşıcı hastalıklara karşı korunma, salgın hastalığın bulunduğu yere girmemek ve bu yerde bulunuyorsa dışarı çıkmamak (karantina), vücut temizliğine önem vermek, yiyeceklerin ve çevrenin temizliğine önem vermek, yiyecek ve içeceklerde itidali muhafaza etmek, hastalanınca tedavi olmak ve tedaviye inançla bağlanmak, hastalıklarda çeşitli tedavi usulleri tarif ederek bir ilaç telakkisi oluşturmak, haram nesnelerle tedavi yapılmaması gibi tavsiyeler yanında hastalık anında hazık (mütehassıs/işinin ehli) hekime müracaat etmek, cahil tabiplerden uzak durmak gibi çok önemli konulara temas buyurmuşlardır.

Koruyucu hekimliğe ait hükümler

Kur’an ve hadislerde koruyucu hekimliğe ait hükümleri şu başlıklar altında toplayabiliriz:

  1. Bulaşıcı hastalıklardan korunma
  2. Zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak durma
  3. Beden temizliği ve vücut sağlığı
  4. Dengeli beslenme ile vücut sağlığını koruma

Hz. Muhammed’in (sas) sağlığın korunmasına ilişkin hadislerinden örnekler:

Allah temizdir, temizi sever, etrafınızı temizleyiniz.” [Tirmizî, “Edeb” 41].

Hastayı üç gün geçmeden yoklamayınız.” [Ramuzü’l-ehâdis, 2/489].

Bir yerde veba olduğunu işitseniz oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde veba vukua gelirse oradan ayrılmayınız.” [Buhârî, “Tıb” 30].

Tedavi olmakla ilgili tavsiyeler

Hz. Muhammed (sas) kendisine müracaat eden kimselere ya bir ilaç tavsiye eder ya da hekime gönderirdi. Bazı örnekler:

• “Allah derdi de çareyi de verdiği gibi her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeple tedaviye devam ediniz. Fakat haramla tedavi etmeyiniz.” [Ebû Dâvûd, “Tıb” 11].

• Sa’d b. Ebî Vakkas hastalanmış, Hz. Muhammed (sas) ziyaretine gitmiş, onu evinde hasta yatar görünce: “Haris b. Kelede’yi çağırın, o iyi bir hekimdir sizi tedavi etsin.” buyurmuştur [Ebû Dâvûd, “Tıb” 12].

• Gözü ağrıyan birisine Hz. Muhammed (sas) “Sabur ile tedavi et!” buyurdu [Müslim, “Hac”, 89, 90].

• “Şifa üç şeydedir: Bal şerbeti içmek, hacamat vurmak, dağlamak.” -Dağlama daha sonra men edilmiştir.- [Buhârî, “Tıb” 3].

• Umeys’in kızı Esma müshil olarak şubrun kullanıyordu. Hz. Muhammed (sas) onun keskin ve ağır olduğunu söyleyince esma sonradan sena otu kullanmaya başladı. [Tirmizî, “Tıb” 30].

• Resûlullah (sas) baş ağrısından şikâyet eden bir kimseye kan aldırmasını tavsiye etti. [Müslim, “Selam”, 71].

• Hz. Muhammed (sas) ateşli bir kadının su ile serinletilmesini tavsiye etti [Müslim,” Selam” 82].

Dua

Hz. Muhammed (sas) hastalıklarımıza Allah’tan şifa istemeye bizleri çağırmış, kendisi fiilî örnekler vermiştir. Bugün yapılan tıp alanındaki çalışmalar da aynı şeyi söylemektedir. Mesela yaptığı ilmî araştırmalarla Nobel Tıp Ödülü kazanmış olan Fransız tıp profesörü Alexis Carrel “Dua” adındaki kitabında şöyle der: “İnsanın iç organları en mükemmel şekliyle ibadet ve dua anında çalışır. Muhataplarım istedikleri kadar bu görüşüme itiraz etsinler. Ama ben, mevcut tıbbî imkânlarımızla tedavi edemediğimiz pek çok tehlikeli hastalığın dua ile iyileştiğine şâhit oldum.

Tartışmalar

Modern tıbbın sorgulandığı, alternatif tıp, geleneksel tıp, Doğu-Uzakdoğu tıbbı, holistik tıp, halk hekimliği, bitkisel tıp, sufî tıbbı gibi birçok terimin piyasada bolca dolaştığı ortamda İslâmî/Nebevî tıbbın yeniden konumlandırılmasına ihtiyacımız var. Tıbb-ı Nebevî zaman içinde çokça tartışılmıştır. Bu tartışmaları yapanları; din adamları, tıp adamları ve bu ikisinin dışında kalanlar olarak üç sınıfta değerlendirebiliriz. Öncelikle belirtmemiz gerekir ki Tıbb-ı Nebevî’nin Kur’ân ayetlerinin yanı sıra Hz. Muhammed’in (sas) hadislerini ihtiva etmesi sebebiyle özellikle din adamlarınca hadis usûlü açısından tartışılması, konusunun tıp olması dolayısıyla da tıp adamları tarafından müzakere edilmesi normal karşılanabilir. Bunun dışındaki kişilerin tartışmalarının sadece istismarın önlenmesi açısından değerlendirilse bile dikkate alınmaya değmediğini düşünmekteyiz.

Din adamlarının tartışmaları

Din adamlarının tartışmaları özellikle Hz. Muhammed’in (sas) tedavi konusunda söylediği rivayetler konusunda ağırlıkla yer almaktadır. Bir takım İslâm uleması bu rivayetlerin Hz. Muhammed’in (sas) peygamberliğinin bir parçası olarak, vahiyle bağlantılı olabileceğini kabul ediyorlar. Bazıları da bunun Peygamberlikle doğrudan alakası olmadığını, sadece Hz. Muhammed’in (sas) çevre kültürden edindiği bilgileri aktardığını söylemektedirler. Bunlardan bazı örnekler verebiliriz:

Hz. Muhammed’in (sas) tedaviye dair söylediği hadislerin vahye dayandığı görüşünü şiddetle reddedenlerin başında reformist görüşleriyle tanınan Fazlurrahman gelmektedir. O, Tıbb-ı Nebevî yazarlarının umumiyetle geleneksel ilaçları ve kuralları Yunan tıbbının prensipleriyle birleştirdiklerinin ileri sürülebileceği görüşündedir. Bu düşüncede olanlara göre hayatımızda ziraat, zanaat ve tıp vb. gibi teknik ilimlerin konusuna girip de bilgi ve tecrübe gerektiren teknik konular, hüküm koyucu (teşrî’î) sünnetten olmadığından uyulması gerekmez.

Mukaddime adlı eserinde İbn Haldun; “Şer’î kaynaklarda nakledilen tıbbi uygulamalar (nebevî tıp) Arapların mutad bir şekilde uygulayageldikleri geleneksel yöntemlerdir ve vahye dayandırılamaz. Hz. Peygamber’in âdetleri ve hayatıyla ilgili bazı hususlar nakledilirken tıpla alakalı bazı hususlar da anlatılmıştır. Ancak bunlar uyulması gereken şer’i hükümler olarak değil, Hz. Peygamber’in insan olmasından kaynaklanan alışkanlıkları ve özellikleri olarak zikredilir. Zira Hz. Peygamber bizlere, tıp ve diğer tabii ilimleri öğretmek için değil, dini hükümleri öğretmek üzere gönderilmiştir.” demektedir. İbn Haldun, Hz. Peygamber’in hurmaların aşılanması hadisesindeki tecrübesinden sonra, “Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz.” buyurması dolayısıyla sahih hadislerde nakledilen tıpla ilgili hususların şer’i (yani yerine getirilmesi istenmiş) hüküm olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtir. Ona göre bu gibi şeyler şer’i hüküm olduğu için değil ancak teberrük (bir fayda ve bereket ummak) amacıyla ve sağlam bir inanç göstergesi olarak uygulanabilir ve bunun da sonuç almada çok büyük etkisi görülür.

Bazı ilim adamları ise bu rivayetlerin vahiy kaynaklı olduğunu düşünmektedirler. Ömer Çağıran, Tıbb-ı Nebevî tanımını “vahiy ve ilhamla sabit tıp ilmi” şeklinde yapar.

İbnü’l-Kayyim, Tıbb-ı Nebevî eserinde, İslâm bilginlerine göre Hz. Muhammed’in (sas) tıpla ilgilenmesinin temel sebebinin, peygamberlerin gönderilmesinin gerçek gayesi olan dünya ve ahiret saâdetinin temin edilmesinde insanların beden sağlığına ihtiyaç duymaları olduğunu belirtir. Allah’ı, yaratılışı ve kâinattaki kanunları bilmenin bütün ilimlerin ana konusu, temel hedefi olduğunu ve insanlar arasında söz konusu hususları en iyi bilen peygamberlerin tıpla ilgili verdikleri bilgilere güvenilmesi gerektiğini söyler.

Hayrettin Karaman’a göre ise Hz. Muhammed’in (sas) tavsiye ettiği, yaşadığı zamanın şartları içinde iyi ve geçerli olan tedavi araçları, uygun kullanıldığında insanlara hiçbir zaman -faydasından daha fazla- zarar vermez. Zarar verecek olsaydı Allah, Peygamberi’ni uyarır, insanlara zarar verecek bir tavsiyede bulunmasını engellerdi.

Tarihçilerin görüşleri

K. Opitz’in görüşü: “Aslında Kur’ân, muhtevası ve kapsadığı konuları itibariyle dinî talimleri emredici, ahlâkı güzelleştirici ve insanları hidayete erdirici mahiyettedir. Bunun için Kur’ân’dan geniş anlamda tıbbî bilgiler beklenmemelidir. Fakat bununla birlikte ‘Kur’ân’da hiçbir tıbbî bilgi yoktur.’ demek de doğru değildir. Kur’ân’da özellikle insanın oluşum ve gelişimi, zürriyet, anatomi, fizyoloji, patoloji, vücut ve ruh hastalıkları, tedavi usulleri ve ölüme dair özlü bilgiler verilmektedir.

Seyyid Hüseyin Nasr’a göre ise İslâm tıbbı (Kur’ân ve hadislerle getirilen hükümler), hastalıklardan korunmaya, hastalıkları tedavi etmekten daha fazla önem verir. Bu yüzden hıfzıssıhha meselesi ve koruyucu hekimlik gerek teorik gerekse pratik değerlendirmelerde önemli bir rol oynar.

Hekimlerin görüşleri

Türkçe eserler içinde en meşhuru olan Ahmed-i Dâ’i’nin Tıbb-ı Nebevî -Kitâbü’ş-Şifa fî ehâdîsi’l-Mustafâ adlı eserinin mukaddimesinde yazar şöyle demektedir: “Bu kitabı aslında sözüne güvenilir imamlardan, hadisçilerin üstâdı İmâm Ebû Nuaym, Hz. Peygamber’in (sas) hadislerinden çıkararak toplamıştır. Bunları, Hz. Peygamber (sas) tıp ilmini alâkadâr eden şeyler hakkında söylemiştir. Yiyeceklerin ve içeceklerin husûsiyeti, yemişlerin faydaları ve zararları, geri kalan otların faydası ve ziyânı, yerlerin havası, suların iyisi ve yaramazı, çeşitli hastalıkların sebebi, alâmeti ve ilaçları vb… Söz konusu hadislerdeki durumların bazısını Hz. Peygamber (sas) bizzat kendisini uygulamış, onları kendine ilaç edinmiştir. Bazısını da ashâbâ buyurmuştur ve bu konunun ilmi noktasında ümmete ruhsat vermiştir. Tıpla ilgili bu hadisler sahâbeden, tabiînden ve sonraki imamlardan rivayet olunmuştur ve şeri‘at onun câizliğine izin vermiştir. Bu rivayetler muteber kaynaklarda zikredilmiştir. Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Muvattâ-yı İmâm Mâlik, Müsned-i İmâm Şâfiî, Müsned-i İmâm Ahmed b. Hanbel, Sünen-i Ebî Dâvud, Müsned-i Tirmizî, Nesâî, Mu‘cem-i Taberânî ve diğer birçok hadis kitaplarında bu rivayetlere yer verilmiştir. Bunlar âlimler katında bilinir ve tanınır. Bu rivayetlerin tümü isnâdları, usûlleri ve farklılıkları ile nakledilmiş, hatta bazıları 33 farklı tarikle rivayet edilmiştir. Her şeyden önce bu kitabın ma‘rifetinden murad sünnet ve Peygamber tıbbının ilmidir.

Dr. Zeki Çıkman, İbrahim Canan’ın Hz. Peygamber’in Sünnetinde Tıp (Tıbb-ı Nebevî) kitabına yazdığı takrizinde “Tıbb-ı Nebevî eserlerinin içeriği, en önemli altı hadis kitabı olan Kütüb-i Sitte’nin sadece “Kitabü’t-Tıp” denilen bölümlerindeki bilgilerden oluşmaktadır. Hâlbuki bugünkü tıbbi bilgilerimiz bu bölümlerin dışında kalan birçok hadis-i şerifin de tıpla ilgili olabildiğini göstermektedir. Bu tip hadis-i şerifleri namaz, gusül, abdest, yemek, içecek, elbise, temizlik ve adab-ı muaşeret bölümlerinde de görmek mümkündür. Ancak bu hadis-i şerifleri tespit etmek oluşturulacak bir hekimler kurulunun işidir. Çünkü bu hadis-i şeriflerdeki tıbbî ifadeleri dalında mütehassıs bulunan hekimlerin sezinlemesi ve anlaması mümkündür. Tabii ki bu çalışmaların tam bir disiplin ve verimlilik içinde olması için İslâmî ilimlerde mütehassıs bulunan hadis, tefsir, Arap lisanı ve edebiyatındaki ilim adamlarının da bulunması gereklidir.” demektedir. Aynı esere takriz yazan Dr. Asaf Ataseven ise Tıbb-ı Nebevî kitaplarında gerek Kur’ân’ın tababetle ilgili âyetlerinin, gerekse tıbbî hadislerin eski tıp bilgilerine dayanarak yapılan açıklamalarla yazılmış olmasının bunların değerini azaltmayacağını, zira bu âyet ve hadislerin öncelikle insanoğlunu bilgilendirme amacı olmasının yanısıra daha çok koruyucu hekimliğe dair eskimeyecek ve değişmeyecek evrensel prensipler ihtiva ettiğini belirtmektedir.

Bilimsel doğruların aksi ispat edilinceye kadar doğru kabul edildiği ancak bugün doğru bildiğimiz pek çok bilginin yarın yanlış olabileceği gerçeği ile karşı karşıyayız. 70’lerin başlarında tıp fakültelerinde öğrencilere şarlatanlık bahsinde anlatılan akupunkturun bugün tıp camiasında bilimsel bir tedavi metodu olarak kabul edilmiş olması; 80’lerin ilk çeyreğinde mide ülserinin bir mikrop aracığı ile meydana geldiğinin söylenmesi tıp camiasında aforoz gerekçesi olabilecekken bugün mide ülserinin sebebinin “helicobakter pylori” adlı bakteri olduğunun ispatlanmış olması; günümüzde bizce doğru bilinen bilimsel doğruların mutlak olamayacağının iki küçük örneği. Modern tıbbın sorgulandığı, geleneksel tıp uygulamalarının ve Doğu-Uzakdoğu tıbbının revaçta olduğu bir dönemde Tıbb-ı Nebevî’nin bugünkü bilgilerimiz ışığında yeniden gözden geçirilmesi, ayetler ve kesin delilleri olan hadislerde belirtilen hususların doğruluğunun yarın ispatlanabileceğinin göz ardı edilmemesi gerekir.

Kaynakça

Ataseven, Asaf, “Tıbb-ı Nebevî”, Diyanet Dergisi, Peygamberimiz (sas) Özel Sayısı, Cilt:25, Sayı:4, s:93-100; a. mülf. “Tıbb-ı Nebevî”, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Güreba Hastanesi Dergisi, 12/ 3-4, İstanbul, 1985; Canan, İbrahim, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Tıp -Tıbb-ı Nebevî-, Akçağ Yayınları, Ankara, 1995; Çağıran, Önder, Hâfız Ebû Nuaym’ın Yazdığı, İmâm-ı Yûsufü’t-Tifâşi’nin kısalttığı, Ahmed-i Dâ’i’nin Eski Anadolu Türkçesi’ne çevirdiği eser: Tıbb-ı Nebevî, Türkiye Türkçesi ile Metin, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1996; Denizkuşları, Mahmut; Kur’ân-ı Kerim ve Hadislerde Tıp, Marifet Yay., İstanbul 198; Fazlurrahman; İslam Geleneğinde Sağlık ve Tıp (Değişim ve Kimlik), Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 1997; İbn Haldun, Mukaddime, I-II, çev. Halil Kendir, İstanbul, 2004; İbnü’l- Kayyim el-Cevziyye, et-Tıbbu’n-Nebevî, nşr. Abdülğanî Abdülhâlık, Beyrut, 1982; İhsanoğlu, Ekmeleddin; “Türkçe Tıbb-ı Nebevî Yazmaları”, Tıp Tarihi Araştırmaları, Sayı:2, s:3-39; Karaman, Hayreddin; “Peygamberimiz ve Tıp”, (elektronik makale) http://www.muhammedmustafa.net/yazilar/peygamberimizvetip.htm (Erişim tarihi: 01.01.2012); Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul, 2003; Öztürk, Levent;  “Tıbb-ı Nebevî’de Tıbbî Etik’in Meta-Etik Analizi”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/9, s:105-119; Sarı, Nil; “Tıbbı Nebevi”, Yeni Symposium, 19/2, İstanbul, Nisan-1981; Tokaç Mahmut, “Türkçe Tıp Yazmaları”. (Bölüm Yazarı) Osmanlılarda Sağlık, ed. Necdet Yılmaz, Coşkun Yılmaz. Biofarma Yayınları, İstanbul, 2006; Tekineş, Ayhan; “Tıbb-ı Nebevî’de Tıbbî Etik”, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi, İstanbul 2003.


[*] Bu makale SD Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi’nin 2011 yılında yayımlanan 22. sayısının 24-27. sayfalarında yer alan makaleden yazarı tarafından kısaltılarak hazırlanmıştır.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Günümüzün Endülüsü: Doğu Türkistan ve Toplama Kamp...
Murat Yılmaz
Doğu Türkistan ile İlgili Uluslararası Kuruluşlar...
Gülden Sönmez
Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinin Ulusal ve Ulus...
Şevket Nasır
Türkiye’de Faaliyet Gösteren Doğu Türkistan Kuruml...
Cengiz Hanoğlu
Uygur Tababeti
Ahsen Nur Katırcıoğlu
RÖPÖRTAJLAR
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
"Filistin davası, Filistinlilerin ya da Arapların ...
Abdurrahman Arslan
“Dünyaların değiştiremediği insanlar ancak dünyala...
Muhammed Emin Yıldırım
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
Avrupa’nın Ortasında Var Edilen Güçlü Bir İnanç İk...
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
Ensârî Bir Muhacir: Zekvân b. Abdükays...
Miraç Okutan
NEBEVİ VARİSLER
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Ca'fer b. Ebû Talib
Zeynep Simit
Süleyman b. Yesâr
Ruveyda Büyükkendirci
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x