Menü
Ahmet Mercan
Ahmet Mercan
Ulus Devlet ile Küresel Dünya Arasında Sıkışan Eğitim Sistemimizin Geleceği
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Dünyada, hemen her ülkede gündemden düşmeyen konuların arasında eğitim yer alır. Eğitimin sorun olarak ele alınmasında farklı sebepler sayabiliriz. Çok genel ele aldığımızda, iletişim ve bilgi teknolojilerinde yaşanan öngörülemez değişime yetişmede zorlanan yapılardan bahsetmek başta gelen etkenlerden biridir. Bir diğeri ortaya çıkan ve dolaşıma açılan bilginin mahiyeti ile ilgilidir. Varlık tasavvurunun flulaşan ve eklektik yapısıyla araçsal aklın talebi doğrultusunda güçlenen bilginin insan doğası ile barışık olmaması diğer önemli başlık olarak ele alınabilir.

Türkiye’deki eğitim anlayışına baktığımızda bu iki etkene daha pek çok madde eklemek gerekir. Çok sesli bir eğitimi içeren üç kıtaya yayılan cihan imparatorluğundan misak-ı milli sınırlarına çekilen bir ülkenin savunma eksenli hayatta kalma çabası üzerinden konuya yaklaşmak daha isabetli olacaktır.

Cumhuriyet yeni bir rejimi kurarken içinde bulunduğu çok yönlü “sıkışma” idarî, siyasî ve kültürel tercihini Batı’dan yana koyarken 1500 yıllık birikimi geçersiz kılma yönünde sert adımlar attı. Harf inkılabı bunun en belirgin işareti olarak bir gecede alimlerin sabaha “cahil” uyandıkları, kitapların toprağa gömüldüğü dönemin tavizsiz tavrında eğitimde sıfırdan yeniden inşa edildi.

Kurucu elitlerin “İslâm terakkiye manidir.” ön yargısı ile devletin dinini Hristiyanlık olarak değiştirmeyi dahi konuştukları dönemin kurucu kadrosunun hayranlıktan zihinsel köleliğe açılan kendini inkar çağrısının devletin bütün kurumlarına yansıması sonucu milletin yönü ile devletin yönü ilk defa “ikilik” arzeden bir açmaza dönüştü.

Eğitimin “Tevhid-i Tedrisat” başlığında tek çatı altında, milleti dönüştürücü, homojenleştirici amaçla kurumlaşması okulların yeni işlevini de tanımlamış oluyordu. Halk üzerinde keskin yenileşme çabalarını temsil edecek olan okullar, doğal akıştan koparak halka tepeden bakan ve geçmişten gelen her şeyi geçersiz ve değersiz gören anlayışla Batılılaşma çabasının öncü gücü haline getirildi. Bu haliyle okullar doğal akışta hayatı değil amaç olarak belirlenen Batılılaşmayı temsil ediyordu.

Devleti kuran öncü kadro kılık kıyafetten, çıkarılan kanunlara kadar her yönüyle cezalandırmayı da içeren bir dönemde kurumlaşan eğitim bir asır geçmesine rağmen tek tipçi, değiştirilemez vurgusuyla, yapısından taviz vermeden varlığını sürdürüyor.

Milli Eğitim temel kanununda eğitimin genel amacı, Batılı normları uhdesinde taşıyan ve anayasada değiştirilmesinin “teklif” dahi edilmesi mümkün olmayan Atatürk ilke ve inkılapları ile teminat altına alındı. Çok uluslu, çok dinli Osmanlı devlet yapısının ulus-devlet kalıplarına dökülerek İslâm dünyasından ve daha önemlisi geçmiş birikim ve gücünden koparılması yeni yükleri ve korkuları kaçınılmaz kılıyordu. “Bir Türk Dünyaya Bedeldir!” vurgusu bunun korkulu, içi boş ve güvensiz ifadesidir. Milliyetçiliğin anayasaya girmesi ile tipik kan bağı üzerinden şovenist bir okuma ile kurucuların “ululanması” tarih bilincinin ters yüz edilmesi, eğitimde baskın bir biçimde yer aldı. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu her ihtilal döneminde daha sık uygulamalarla hayatın bütün boyutlarına taşındı.

Altı asır Osmanlı’nın etkisi altında kalan Avrupa’nın teknoloji ile Orta Çağ’a geçmesi, etkin güç olarak ortaya çıkması ve toprağa bağlı yapıların çözülmeye durması şüphesiz bir değişimi kaçınılmaz kılmıştır. Ancak yeni bir yapılanma içinde “Karanlık Çağ” olmayan birikim yerine, yurdu işgal eden düşmanın kendi kimliğini oluşturan değerlerini sorgulamadan kabul etmek, dahası taklitçi edilgen bir konumu kendine reva görmek, anlaşılır, kabul edilebilir bir durum değildi. Türk eğitim sistemi gelinen bir asırlık aşamada kökten değişime ihtiyaç duymaktadır. Ulus-devletlerin sınırlarının iletişimin etkisiyle göreceli bir şeffaflık arz etmesi, küresel sistemin her yönüyle anlaşılması gereken bir olgu olarak realitesini önümüze koyması karşısında, yeni bir yapılanma kaçınılmaz olarak ihtiyacını hissettiriyor.

İçinde alabildiğine kapalı, “değiştirilemez” vurgusuna sahip mevzuatla değişimi sadece izleyen ve sonuçlara “bedel” ödeyerek katlanan bir konumda, hâlâ ulus-devlet konseptinin kutsandığı anlayışı yaşatmaya çalışırken insan gücümüzü de boşa harcıyoruz. Batı’da ortaya çıkan eğitim anlayışı ve kavramlar, büyük merhaleler geçirerek hayata etkin katılımı sağlama becerisi gösterdiler. Ulus-devlet Orta Çağ Avrupa’sında ödünç olarak, “Çocuk kimin?” sorusuna daha rafine cevap verdi. Her türlü sorumluluğu aileye bırakarak eğitim bahsinde devlet kendini tek yetkili gördü. Bütün ulus-devlet yapılarında benzer eğitim anlayışı “şanlı tarih”, erişilmez “ulu” kahramanlar ve soy bağını kutsayan ilgi merkezini diri tutarlar.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x