Dayatılan İyi, Ucuzlayan Amel ve Sinema…
Abdülhamit Güler
Kavramların kıvrıla kıvrıla şekil değiştirdiği, kelimelere şekil verenlerin bu kıvraklık sayesinde zihinleri teslim aldığı bir dönemdeyiz. Modern zamanı böyle tarif etsek yanlış olmaz sanırım. Bilginin güç olduğu savının dayanağı ya da vardığı yer de burasıdır. Bilen değil bilgiyi tanımlayan, bilgiye yön verendir gücün sahibi.
Bilgiye yön vermenin hem norm hem form açısından başlıca göstergesi kavramsallaştırmalardır. Yani, kavramların içini doldurabilmenizdir. Kavramları kim belirliyor, nasıl kullanılacağına ve manasına kim karar veriyorsa, gücü de o elinde bulunduruyor.
Kavramların içini doldurabilmek için elbette öncelikle kavramların kullanılacağı alanları oluşturmak gerekir. İhtisaslaşma adına kavramların parça parça edildiği, birbirinin alanına girmesinin yasaklandığı, anlaşılmak ve dilin sadeleşmesi adına dilin hapsedildiği manzaralar, kavramların sahibi iddiasında olan beşerin yapıp ettiklerinin sonucudur.
Kavramsallaştırmanın temelinde ya da tepesinde -belki de- ‘doğru’ kavramı yer alıyor. Göreceliliğin yaşatıcısı ya da görecelilik sayesinde ayakta duran ‘doğru’nun kişiden kişiye değişecek olması zenginlikken, tek tip insan oluşturma hedefinde olanların mahpus hayatı yaşattığı kavramların başında ‘doğru’…