Menü
Yusuf Alpaydın
Yusuf Alpaydın
Eğitimde Gelecek Perspektifi
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

İçinde bulunduğumuz günlerde yeni bir çağın eşiğinde olduğumuz, gelecek yüzyıllardan bugüne baktığımızda bu çağı önemli tarihsel kırılmaların yaşandığı bir çağ olarak adlandıracağımız yönünde ortak bir hissiyat var. Bilim insanları ve kanaat önderlerinden bizi beklemekte olana dair öngörülerde bulunması bekleniyor. Yakın gelecekte nasıl şekilleneceğine dair merak ve araştırmanın yoğun olarak gerçekleştiği alanlardan biri de şüphesiz eğitim. Tüm dünyada pandemi süreciyle hızlanan eğitimdeki dijital kırılmanın boyutlarının nerelere varabileceği, okulların, müfredatın, öğretmenlerin konumunun nasıl değişebileceği konusunda aktif bir düşünme ve tartışma sürecinin içindeyiz.

Eğitimin geleceğini tasavvur edebilmek için insanlık tarihi boyunca eğitimin gelişimini izlemek, eğitim sistemlerinin, okulların, müfredatın hangi saiklerle değiştiğini hatırlamak ve gözden geçirmek gerekiyor. İlk insanlarla birlikte eğitimin nasıl ortaya çıktığına baktığımızda eğitimin en asli fonksiyonun toplumların/grupların varlığını sürdürmek olduğu açığa çıkıyor. İnsan, tabiatı itibariyle doğuştan bakıma muhtaç bir varlık olarak dünyaya gelmektedir. Bu onun fıtratının sosyal boyutuna denk gelmektedir. Varlığını devam ettirmek için başkalarıyla iş birliği yapmaya, yer yer nefsinden feragat etmeye mecburdur. Bu nedenle insanlar topluluklar halinde yaşarlar. Toplumsal yaşam geliştikçe ve grubun ölçeği büyüdükçe toplumsal organizasyon da karmaşıklaşmaya başlar, kendine has üretim yapısı, kültür, değerler ve normlar ve siyasal organizasyonlar üretir. Hz. Âdem ve gönderilen diğer peygamberler de insan topluluklarının ürettiği tüm organizasyonları belirli ölçüde yeniden şekillendirip topluluklara ruh ve mana kazandırırlar. İnsanlar varlığını sürdürmek için bu gruplara muhtaç olduğundan grubun devamlılığı ortak bir öncelik haline dönüşür. İşte eğitim faaliyetleri topluluğun maddi ihtiyaçlarını gidermek için seçtiği üretim faaliyetinin devam ettirilmesi, inançların ve kültürün sürdürülmesi, karşılaştıkları problemlerin çözümünde geliştirdikleri yolların aktarılması gibi temel ihtiyaçlara matuf olarak her toplumda türeyen bir kurumdur.

Bilebildiğimiz kadarıyla insanlığın üretim faaliyetlerinin gelişimi avcılık toplayıcılık ille başlayarak tarım ve hayvancılığın ortaya çıkması, hemen ardından şehirlerin, zanaatların ve ticaretin gelişmesi, son olarak ise kitlesel sanayi üretiminin doğmasıyla devam etmiştir. Günümüzde ise üretim yapısındaki değişmeler ve kentlerin daha da büyümesi ile eğitim, sağlık, alışveriş, güvenlik gibi hizmetlerin üretiminin ticarileşerek üretimdeki payının birinci sıraya çıktığı, sanayi üretimi ve tarımsal üretimin sonradan geldiği bir üretim modunda hayatımızı sürdürüyoruz. Dünya tarihi boyunca insanların gündelik pratiklerini en fazla şekillendiren ve böylece hayata bakışını ve önceliklerini de belirleyen üretim faaliyetlerine dönük eğitimler, toplumların en fazla zaman ayırdıkları eğitsel faaliyetlerden biri olmuştur.  Kültür, inanç, değerler ve siyasal ve askeri ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bilgi ve beceri kazandırma faaliyetleri ise toplumların eğitimden diğer temel beklentileri arasında gelmektedir.

Somutlaştırmak gerekirse 19. yy ortalarına kadar gençlerin büyük bölümü, tarım, zanaat ve ticaret faaliyetlerine yönelik olarak usta-çırak ilişkisi içerisinde ve işbaşında öğrenme sürecine tabi olmuşlardır. Buna mukabil kültür ve inanç merkezli eğitim yapan kurumların öğrenci sayılarının çağ nüfuslarının %10’unu geçmediği görülmektedir. Zira bu tür kurumsal eğitimlerin kayda değer bir finansmana ihtiyacı bulunmaktadır. İslâm devletlerinde medreselere, Avrupa’da ise üniversitelere veya üniversiteye hazırlayan Gramer Okulları ve Gymnasium gibi okullara giden öğrencilerin oranı 19. yy sonuna kadar bu oranları geçmemiştir. Bürokratlar ya da saray görevlilerin yetiştirilmesi için yapılan eğitim faaliyetlerinin de sınırlı bir insan grubuna yönelik yapılabileceği açıktır. Gençleri ve toplumu kitlesel olarak etkileyen eğitsel faaliyetler askerlik sürecindeki talimler, kilise ve camii gibi ibadethanelerdeki vaaz türü faaliyetler olmuştur. Avrupa’da manastırlar daha çok kırsal kesimlerde yer aldığından müdavimlerinin sayısı yine oldukça sınırlı olabilmiştir. İslâm dünyasındaki tekke, dergah gibi yaygın eğitim faaliyeti yapan tasavvufî kurumlar manastırlara kıyasla daha geniş kesimlere ulaşabilmiştir.

19. yy Avrupa modernleşmesi ile beraber eğitim alanında esaslı bir kırılma yaşanmaya başlamıştır. Bu dönüşüm eş zamanlı olarak tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Son 40-50 yılda eğitimde ek birtakım dönüşümler yaşansa da hâlâ önemli ölçüde modern eğitim paradigması içerisinde eğitime baktığımızı söyleyebiliriz.  Sanayi devrimi sonrası büyük ölçekli üretim düzenine geçilmesi, sanayi etkisiyle artan kentleşme, milliyetçilik hareketleriyle imparatorlukların dağılarak ulus devletlere dönüşmesi, devletlerin merkezi bürokrasilerinin büyümesi gibi önemli değişimler eğitimin yaygınlığını, finansman ve yönetimini ve eğitimden beklentileri de radikal biçimde dönüştürmüştür. Yeni ekonomik, toplumsal ve siyasal düzende geleneksel olarak güvenlik ve adalet hizmetlerini yürüten devletler eğitim hizmetlerini de üstlenmeye başlamıştır. Böylece insanlık tecrübesinde kitleselpragmatik ve seküler eğitim ana paradigmaya dönüşmüştür. 19. yy’dan başlayarak günümüze gelen modern eğitim paradigmasını ana hatlarıyla kavradıktan sonra yakın gelecekte gerçekten önemli kırılmaların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair öngörülerde bulunmak mümkün olabilecektir.

Eğitimin kitleselleşmesi konusundaki dönüşüm çok hızlı ve çarpıcıdır. Genel olarak isteğe bağlı olan ve dinî kurumların-vakıfların desteği ve kişisel finansmanla gerçekleşen eğitim faaliyetlerinde zaman içerisinde devletler ücretsiz ve zorunlu eğitim hizmeti sunan bir aktör haline dönüşmüştür. 19. yy’da ilkokul eğitimi birçok ülkede yasal olarak zorunlu hale gelmeye başlamıştır. 1850’li yıllarda Avrupa’da %30 olan okuryazar oranları 1910’lu yıllara gelindiğinde %90’lara ulaşmıştır. Eğitimin kitlesel ve zorunlu olarak yapılmaya başlanması eğitimin tabiatını ve pedagojiyi temelden değiştirmiştir. Artık geleneksel olarak eğitim alan kişinin bireysel tercih, ilgi ve yönelimini sembolize eden ‘talebe’ kavramından bahsetmek güç hale gelmiştir. Modern pedagojide geliştirilen tüm yöntem ve teknikler, gerçekte eğitime talip olmayan çocuk ve gençlere nasıl ulaşılabileceği, çocukların nasıl motive edilebilecekleri ve kalıcı öğrenmelere sahip olabilecekleri problemleri etrafında şekillenmiştir denebilir.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
İlkeli Yönetim
Ramazan Kayan
Kudüs’te Bir Eşraf Ailesi: el-Hüseynîler...
Sezai Balcı
Gazze: Direniş ve Diriliş Mektebi...
Abdullah Yıldız
Zafer Vadedilen Kur’ân (Tufan) Nesli...
Recep Songül
Filistin Direnişi Bize Ne Anlatıyor?...
Aydın Ünal
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
"Filistin davası, Filistinlilerin ya da Arapların ...
Abdurrahman Arslan
“Dünyaların değiştiremediği insanlar ancak dünyala...
Muhammed Emin Yıldırım
“Müslümanın dünyayla ilişkisi tedbir ve temkin ili...
Kasım Küçükalp
... her nimetin bir külfeti var. Gülü seven dikeni...
Ali Osman Öncel
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
Türk Sinemasında Neden Hz. Muhammed (sas) Filmi Yo...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
Avrupa’nın Ortasında Var Edilen Güçlü Bir İnanç İk...
Mikail Çolak
İnsan Göç Eyler
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
Ensârî Bir Muhacir: Zekvân b. Abdükays...
Miraç Okutan
İki Hicret Sahibi: Ca’fer b. Ebû Tâlib...
Miraç Okutan
NEBEVİ VARİSLER
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Ca'fer b. Ebû Talib
Zeynep Simit
Süleyman b. Yesâr
Ruveyda Büyükkendirci
Ömer b. Abdülaziz
Kevser Özdağ
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x